Meslek odaları ve birlik seçimleri geride kaldı. Seçilmiş temsilcilerin seçimler sonrası gruplar halindeki "seçim sonrası" fotoğrafları paylaşıldı. Ardından seçim kurullarından alınan ve seçim sonuçlarının resmileştiği mazbatalarla çekilmiş fotoğraflar paylaşıldı. Bazı yerlerde "devir-teslim" kareleri görüldü. Ardından da "hayırlı olsun" ziyaretlerine gelen misafirlerle odalarda veya makam odalarından fotoğraflar paylaşıldı. Bitti mi? Hayır... Vali, Vali yardımcısı,kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı, acenteler birliği yetkilileri, bakan bey, yardımcıları, yatırım işletmeler yetkilileri, üniversitelerin rehberlik fakültlerinin öğretim üyeleri, bölüm öğrencileri, siyasi partilerin yerel ve genel yetkilileri, milletvekilleri.... Listenin sonu gelmek bilmiyor. Halen her gün onlarca fotoğraf karesine maruz bırakılıyoruz. Peki bu denli çok fotoğraf çekilmenin sonucu olarak elimize, mesleğin faydasına, somut, dişe dokunur ne gibi sonuçlar oluştu? Bilen var mı? Olumlu gelişmeleri bilemiyorum... Ama size yasamızın ortadan ikiye bölünmesinden sonra oluşan çok hüzün verici bir gelişmeden söz etmek istiyorum.
Şöyle ki;
Rehber meslek yasası henüz delinmemişken meslek birliğince belirlenen "eğitmen rehberler" ; yasa ortadan yırtılınca rehberlik üniversitelerinin anlaştığı acentelerce belirlenmeye başlandı.
Sonuç;
15 yıl kaçak rehberlik yapan,
ruhsatnameyi son derece şüpheli olarak alan,
Üç- beş yıllık meslek deneyimine sahip kişiler yaptıkları eğitim turlarından kareleri sosyal medyada paylaşıyorlar.
Utanç verici...
Yasa değişir değişmez hemen liyakat sorunu ortaya çıktı.
Yasa değişikliği öncesindeyapılan eğitim gezilerinin organizasyonu en azından seçilmiş rehber meslektaşlarımız tarafından meslek yönetmeliği gereğince yürtülmekteydi. Şimdiki utanç verici duruma hiç düşülmemişti.
Herkesin seçimler sonucu başarılarını takdir etmekle birlikte artık fotoğraf paylaşmanın yeterli olduğuna ve tüm odalar ve birliğin bir araya gelerek yasakoyucının paramparça ettiği "müstakil meslek yasamızın" eski haline çevirmek için geniş katılımlı bir toplantı yapılması gerekmektedir. Yasa değişikliği ile elimizden alınan haklarımızın; sadece geri alınması değil daha iyi bir duruma getirilmesi için somut durumun tahlil edilerek, tüm odalar ve birlik için bir vizyon oluşturulmasının gerekli değil zorunlu olduğuna inanıyorum. Hiç bir şey olmamış gibi günlük fotoğraf paylaşılmasından artık gına geldi...
Hakların iadesi ve iyileştirilmesi için " Türkçe rehberlik" meselesinin kimin ve kimlerin ( kurum- kuruluş) talepleştirdiğinin araştırılması, meslek kuruluşlarının yasa taslağının oluştuğu dönemdeki yöneticilerinin, acente meslek kuruluşlarının rolünün, dönemin bakanlık bürokratlarının rolünün araştırılması gerekmektedir. Buradan da gelecekteki odaların ve birliğin temel bir stratejisi oluşturulmalıdır.
Mesleğimizin "emek" eksenli bir iş olmasından dolayı onun karşısında olan ve turizm"sermayedarlarından" biri olan acenteler birliği; doğası gereği her zaman ucuz işgücü arayışında olmuştur ve gelecekte de olacaktır.
Yasamızın budanmasının ana sorumlusu olarak kabul edilmeli ve saçma ve gereksiz olacak "işbirliklerinden" hızla vazgeçilmelidir.
Zira işbirliği ancak meslek çıkarlarının örtüştüğü ve dayanışma içinde olunan kurumlarla yapılır. Kendi mesleğine ve meslektaşına düşman gibi davranan kurum ve kuruluşlarla mücadele edilir, işbirliği içinde olunmaz.
Hatta acenteler birliğinin ülkemizde uyguladığı ve dünyada örneği görülmemiş ölçüdeki tekelciliğinin kırılması ve her rehber meslektaşın acentecilik yapabilmesinin/ ücretsiz acente belgesi elde etmesinin önünün açılmasına yönelik olarak; bir daimi strateji geliştirilmeli ve bu kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Bakanlık ve onun bürokrasisi ile de bolca ( kusacağız yakında) resim çekinmeyi bir sanat sayan değerli meslek temsilcilerinin de aklını başına toplaması gerekiyor. Kartalkaya yangınında bakanlık personelinin yargılanmasına izin vermeyen, mesleğimize yasa değişikliği sürecinde en olumsuz şekilde etki eden; şirketi nam ve hesabına memleket koylarının canına okuyan bakana ve onun şürekasına yakın olmayı kazanım elde edecekmiş sanan temsilcilerimiz büyük bir yanılgı içindeler. Onlarla aynı dünya görüşünde olmak veya "öyleymiş gibi" görünmek turizm sermayesi den yana olmaktır. Bunun lamı cimi yoktur. İktidarımız ve onun seçilmiş veya atanmış kadroları her zaman turizm rantının ve turizm sermayesinin yanında oldular
Odaya siyaset sokmayın diyenler mesleğin niteliğinden ve emek yoğun olarak sürdürülmesinden bihaberdir. Meslek odasının siyaseti (bizim durumunuzda) ancak emek cephesinde yer almakla, haklarımızın (yasa değişikliği ile elden gidenler başta olmak üzere) genişletişmesi, geri kazanılması ve hukuki güvenceye alınması ve mesleğimizin uluslararası koşullara/standartlara yükseltilmesinin mücadelesi ile mümkündür.
Bu mücadele bürokrasi ile onun yanında yakınında olmakla değil, meslektaşının abuk subuk yevmiye, komisyon ve çalışma koşulları dayatan acentelerin karşısına çıkarak, alana inerek ve hizmet vermekten doğan gücünü kullanarak olur. Bu da sıkı bir örgütlenme ve meslektaşın ikna edilmesinden geçer. Gerekirse iş yavaşlatmakla, iş almamakla veya boykotla mümkündür. Bunlar yapılmadan, meslektaşlar arasında disiplinli ve ilkeli bir örgütlenme olmadan ve sonuç almadan kimseyi "meslek temsilcisi" olduğunuza ikna edemezsiniz.
Kısaca emekçi isen emekçiyle fotoğraf vereceksin ona sadık olacaksın, bürokratın yanında ezik büzük poz vermenin ve lümpenliğin lüzumu yok...
Not : Bazılarının "yahu böyle yaparsak odaları birliği kapatırlar " dediğini duyuyorum. Kapatsınlar vallahi, şu an tüm gençler birbirine "yahu odalara ve birliğe ne gerek var" şeklindeki sohbetlerine tanık oluyorum. Siz böyle fotoğraf çekilme hastalığına devam ettikçe kimse sizi gerekli görmüyor. Benden söylemesi...