26 Haziran 2012 Salı

6326

Rehberlik yasasının TBMM Genel Kurulundan geçmesinin ardından Cumhurbaşkanlığından da onaylanıp Resmi Gazetede yayımlanmasıyla yeni bir süreç oluştu. Artık yasası çıkmış bir meslek grubu haline geldik. Artık meslek odaları kamu kuruluşu haline geldi. Meslektaşların mukim oldukları ilde veya en yakın ilde odalara üyeliği zorunlu bir hal aldı. Bir baktık ki kimi meslektaşların bu yasal zorunluluktan dolayı demokratlığı tuttu; zorunlu üyeliği sorgular hale geldiler.Meslek örgütüne üyeliği yasal olarak zorunlu olunca “dayatmalardan,seçim hakkından” söz edilir oldu. Bir de geçmiş zamanlarda oda yöneticiliği yapmış abilerin (ablaların) yasanın çıkmasına sevinme yerine kafa karışıklığı yaratan çıkışlarıyla ve yasanın çıkmasını kişisel hesaplarına mal edememelerinden dolayı yaşadıkları hayal kırıklığı ortamı iyice bulandırdı. Oysa verilen mücadele bir kül’dür. Yani bütündür; yani mücadele uç uca eklenerek yapılmış ve tüm yönetimlerin çeşitli oranlarda katkıları olmuştur .Bu bir hizmet ve bayrak yarışıdır. Bayrak yarışında finale gelmek diğer atletlerin yaptıkları katkıya bağlıdır. Tüm meslektaşlarımızın ortak katkıları olmuştur. Yıllarca çeşitli sebeplerden dolayı üye olmadan İl Kültür ve Turizm müdürlükleri aracılığıyla vizesini yaptırma olanağı kaybolmuş meslektaşların odalara üyeliği ve aidatları sorun haline geldi. Önceki dönemlerde oda yöneticilerine ve odaların misyonuna inanmamış meslektaşların artık şu gerçeği kavramaları gerekiyor; beğenelim beğenmeyelim bir bayrak yarışı sonucu inanmamış da olsak yıllar içinde tüm yöneticilerin çabasıyla yasamız çıktı!!! (Doğrusu yıllardır hem üyelik gereklerini yerine getiren hem de aidatlarını ödeyenlere de çok ayıp oluyor!!) Bu gerçek aynı zamanda bizlere hem sosyal hem de hukuken bir statü kazandırdı. Bu statü gereği artık toplumda saygın bir yer edinme konusunda hiç kimselere şüphe bırakmayacak şekilde davranmalıyız. Yıllardır tanımında dahi zorlandığımız mesleğimizi saygın bir yere getirmeliyiz. Artık gerilla taktiği ile vergisiz-usulsüz, vur-kaç yöntemleriyle odalara da aidat ödemeden, yasal gerekleri yerine getirmeden; kayıt altına girmeden icra edilebilecek bir meslek değildir “rehberlik” kurumu. Yeni bir duruş, bir yeni rehberlik kültürünün yaratılması adına hepimize sorumluluklar yüklenmiştir. Artık yüksek okul tahsili şartı da olan mesleğin mizacı değişmelidir. Avantacı-hanutçu görüntüsünden arınmalıdır. Görgüsüyle-bilgisiyle ve artık yasalaşmış yeni statüsüyle rehber meslektaşlar; topluma mal olmayı yani meslek grupları arasında da yüksek tahsilli bir grup olarak farklılık yaratmak zorundadır. Yıllarca mücadeleye inanmamış kimselerden “efendim piyasa koşulları belli nasıl olacak gerçekçi olalım taban yevmiyeler ödenmez, meslektaşlar aldıkları ücretleri gizler” gibi ifadeler kullanmaya başladılar bile…Böylece bazı meslektaşımızın ” gelecekte nasıl davranacaklarının ipuçları mı veriliyor?”diye sormadan da edilmiyor… Unutulmasın tüm ülkemizde toplam sayısı 13-14 bin ile ifade edilen (ki bunların %50 si de faal değil) meslek mensuplarına yönelik bir yasa çıkıyor ve milyonlarla ifade edilen yasası bulunmayan insanlarımız varken kimi meslektaş şimdiden su koyvermenin işaretlerini veriyor…Önümüzdeki oda ve birlik seçimlerinde oluşturulması zorunlu olan disiplin kurullarının caydırıcılığın en önemli etkeni olacağını şimdiden söyleyebiliriz. Okumuş-yazmış bu çok “elit” meslek erbabının gerçek durumu ancak yasada öngörülen organların seçimi ve işleyişi ile ortaya çıkacaktır. Aylıkçı meslektaşların durumu en çok çalışılması gereken durum gibi görünmektedir. Bu konuya vakıf meslektaşların odaların oluşturması gereken kurullarda sıkı bir inceleme ve araştırma ile yönetmeliğe konulacak kayıtların onların durumunu da kucaklayacak şekilde oluşturulması; bu kişilerin sürece müdahil olup kafa yormasına ve her şeyi odadan, birlikten beklememesine bağlıdır. Tartışmayı yapılması zaruri olan oda seçimlerindeki oy hakkı noktasına da taşıyabiliriz. Bundan sonraki süreçte aday olacakların, oy vermek isteyeceklerin, odalara yeni üye olanların oy hakkının olup olmadığı sanırım biraz da yetkili makamların iradesiyle şekillenecektir. Nasıl olursa olsun artık oda seçimlerinin arefesinde sayılırız; tüm rehber camiasının mümkün mertebe birleşerek bölünmeyi önlemesi ve adımıza yakışır bir “hizmet yarışı” olmasını dilerim. Tüm akil adamların ( kadınların ) toplandığı bir yönetim olmasını dilerim… Rehber dostlarımızın son bir yılda müthiş artan rahatsızlıkları, by-pass ve stend müdahaleleri ile her geçen gün meslek hastalıkları konusunda bilgileniyor, kaygılanıyorum .Her türlü iklim ve rakımda seyahat eden kişiler hele ki bunu meslek edinmişlerse ; mesleki iş hastalıkların oluşması da son derece “normal” addedilebilir. Hele ki Türkiyemiz özelinde rehberlik mesleğinin iş görenleri olarak bir de buna “stres” faktörünü de eklersek son yıllardaki rehber hastalıklarındaki patlamanın nedenine inebiliriz. Düzensiz ve de çok “kaliteli” sayılamayacak beslenme de bu durumu tetikleyebilir. Ayrıca çok da belirli ol(a)mayan çalışma süreleri de cabası. Herkese selamlar…..

1 Haziran 2012 Cuma

Acaba acaba acaba????

Rehberlik meslek yasasının komisyondan genel kurula gitmesinin ardından yine onlarca soru oluştu kafalarda.... Acaba bu yeni yasa ile rehberlik mesleğini icra etmek adına olumlu neler vardı? Acaba bu yasa ile ne gibi bir güvenceye ulaşmıştık? Acaba yasasızlık daha mı iyidi? Acaba vergilendirme de olacak mıydı? Acaba yasa ile yeni bir ayrıcalıklılar sınıfı mı oluşturuluyordu? Acaba yasa tüm sorunları çözecek miydi? Acaba yeni yasa tamamen rehberi avutmaya mı yönelikti? Acaba yasa koyucu hangi dengeleri gözetmişti? Acaba Tursab mı yoksa odalar mı isteklerini kabul ettirmişti? Acaba yeni yasada öngörülen oda adedinin birden fazla olması ile odaların gücü azalır mıydı? Acaba etnik veya dinsel veya politik veya acente temelli odalar kurulacak mıydı? Acaba odalara kaydın zorunlu olması demokratik miydi? Acaba tüm rehberlerin aidat ödediği odalar arpalık haline gelir miydi? Acaba odaların denetim ve ceza kesme yetkisi acenteleri zor durumda bırakır mıydı? Acaba odaların rehberleri de cezalandırması hangi kriterlere göre belirlenecekti? Acaba rehber lobileri oluşur muydu? Acaba yeni Tursab yasası ile rehberlerin çalışma alanları daraltılıyor muydu? Acaba aklı selim galip gelir miydi? Sorular çoğalıyordu... Soru soranların bu denli düşünceli olmaları meslek adına elbette sevindiriciydi... Ancak meslek yasasının oluşumu sürecinde sesi-soluğu çıkmayan, hak talepleri dile getirildiğinde kaçıp kaybolanların süreci takip etmeleri de pek manidar.Demek ki ilkesellik değil zorunluluk ancak adam edebiliyor kimilerini ..Ayrıca yıllardır hiçbir odaya kayıtlı bulunmayan değerli meslektaşların da birden ortaya çıkması da mesleğimiz adına sevindirici bir gelişme oldu.Ancak süreç kendiliğinden gelişmedi ve bundan sonra da gelişmeyecek... Meslektaşların unutmaması gereken temel konu bu yasanın "öznesi" rehber meslektaşlardır.Yani öyle mi böyle mi demek yerine bir araya gelip sürece sivil olarak katılmak gerekir.Ortak tutumların oluşmasına yardımcı ;fikir üretilen tartışma platformlarında eski-yeni oda temsilcileri yerine yasanın hedef kitlesi olan rehberlerin konuşarak,tartışarak ve de "az oda-güçlü oda mı?" yoksa "çok-oda güçsüz oda mı?" tartışmalarını şimdiden sıkıca takibi gerekir....Yoksa birileri gelir kendine göre şekillendirir ve yine "acaba" lar kalır yanımıza... Sorunlarına sahip çıkmak yerine "birilerinin sorunlarını çözeceğini düşünmek" inanın ki saflığın ötesinde; hatta sorumsuz bir davranıştır.Hayatta her durum karşısında "kurtarıcı " bekleme alışkanlığımız artık çekilecek düzeyde değil.Keşke kimi sosyal medya aracındaki "rehber anılarına" sahip çıkabildiğimiz ölçüde yeni dönemi tartışmaya ilgili olsak... Sorunlarımıza sahip çıkmazsak ancak yine sorunun bir parçası olarak kalmaya mahkum oluruz...Oda sayısı birden çok olacakmış deyip oluşacak odaların hangi nitelikte olacağını beklemeden (ki oluşturulacak odaların adedinin o ile kayıtlı rehber sayısının en az üçte biri olması gerekiyor );odalarınıza şimdiden sahip çıkalım görüşlerimizi dile getirelim ve çok odalı olması kesinleşen yeni dönemde güç kaybını mümkün mertebe asgaride tutalım.Yani kısaca müdahil olalım,şimdiye kadar olmayanlar, bizden bir şey olmaz diyenler,yasal dayanağımız yok diyenler; buyurun yasal dayanak...Özellikle yaz döneminde çalışmalar yapabilirler. * * * * ARO başkanı Hasan Uysal'a da geçmiş olsun dileklerimi blog aracılığıyla yinelemek isterim. * * * * Bu arada Almanca Rehber kurultayının birinci yıl dönümü de geride kaldı...Geçen bir yılda yaşananları şimdi acı bir tebessüm ile hatırlayan herkese ve de emeği geçen herkese tekrar teşekkürler...

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...