28 Ocak 2021 Perşembe

Kurumsal Davranışlar-Etik Davranışlar ve Pusu Kültürü Üzerine

 Değerli meslektaşlarım,

günlerdir sosyal medya mecralarında rehberlik mesleğinin tarihçesi üzerine  paylaşımlar yapıldı. Anlatılmak istenen rehberlik mesleğinin; kendi meslek yasası 2012 tarihli olsa da konu hakkındaki düzenlemenin çok daha eski olduğunu vurgulamaktı.

Mesleğimizin çok eski düzenlemelerde yer almasının dile getirilmesindeki gereklilik ise seyahat acentelerinin bir platformunda yayınlanan " Acente yoksa Rehber de Yoktur" başlıklı yazı oluşturdu. 

Belli ki meslektaşlar arasında oluşan infialeden sonra rehber camiasının acente camiasına "siz yokken biz vardık" tezini dile getirilmesi gerekli görülmüş. Şimdi ise aynı acente platformunda rehber kökenli bir acenteci arkadaş yine aynı mevzuyu (Türkçe Rehberlik Meselesi) doğrulamak amacıyla yine bir yazı yazmış ve sanırım bu yazışmalar böyle sürüp gidecek.

Kişisel olarak "buaralar eskiden hep bostandı" veya "biz sizden eskiyiz" veya "biz daha iyiz/kötüyüz" vs gibi tartışmaların kimseye bir faydası yoktur.

Benim gözlemlediğim farklı bir nokta var;

aynı acenteler platformu pandemi başında turizm bakanlığına acentelerin sorunları başlıklı bir dilekçede birçok başlık yanında bir de "Türkçe Rehberlik" talebini de dile getirmişti. Sadece orada değil Acentelerin gerek platformları gerekse de birliği her fırsatta "Türkçe Rehberlik " talebinde bulunuyor. Aynı konunun "Yeni Türsab Yasasında" (sanırım kadük oldu) yer aldığını çok kez işittim, yine "Turizm Çatı Yasasında" da aynı talep yineleniyor ve bunun dışında ikili görüşmelerde aynı talep onlarca kez ve sürekli olarak rehberlik meslek kuruluşlarından başka tüm mecralarda (özellikle bakanlık koridorlarında) dile getiriliyor.

Arkadaşlar;

biz yasası ve kurumları bulunan kendi mevcudu 11-12000 dolaylarında eş ve çocukları ile en az 50000 kişilik bir topluluğuz. Seyahat Acenteleri Birliğinin yasal meşru seçilmiş organ temsilcileri her uygar ülkede olduğu gibi (böyle bir meşru talep varsa eğer) bunu dile getirmekten, rehber meslek kuruluşları ile istişare ve görüşme yeteneğine sahip değil mi de; sosyal medya platformlarını aracı olarak kullanıyor? Bahsettikleri bizim meslek alanımız. Yani ekmeğimizi, aşımızı kazandığımız, çocuklarımızı okuttuğumuz, ailelerimizi geçindirdiğimiz mesleğimizin uygulama alanı. Bu alanı doğrudan etkileyecek bir yasal değişikliği bizi muhattap almadan, danışmadan aracılarla dillendirilmesini etik bulmuyorum.

Kendi konumsal durumlarını ve sermaye gücünü rehberlere karşı sopa gibi kullanmaya kimin hakkı vardır ? (How dare you? Greta Thunberg) 

Acenteler birliği eğer tek sorunları rehberlik ücretleri ise bunu açıkça söyleyebilmesi gerekir. Gerçekten küçük gruplarda bu ücret yüksek geliyorsa (ki gelebilir) bu konuda istişare ve ortak çözüm iradesi gösterecek rehberli meslek kuruluşları ile görüşme niyet ve iradesine sahip değil mi?  Rehberlik camiasının meşru seçilmiş yöneticileriyle uygar insanlar gibi görüşmek neden bir opsiyon sayılmıyor da rehber camiasına sürekli yasal düzlemlerini geçersiz hale getirebilecek bir tehdit mekanizması kullanarak konuyu direkt bakanlığa götürmek istiyor? Artk sürekli; biz işimizi bakanlık kulislerinde hallederiz veya "para bizde eğitim sorulmaz" diyen arkadaşların bizi sürekli bu etik dışı tutumlarıyla tehdit etmesi bıkkınlık getirdi.

Yasal süreçler belli, kanun teklifiniz varsa paylaşınız konuşalım ama "rehber camiasına rağmen" bakanlık koridorunda birebir kulis ile işini kotarmaya çalışmak kurumsal bir davranış değildir. Tabii genelleme yapamayız eminim ki pekçok acenteci arkadaşlarımız da böyle bir duruma düşürülmekten rahatsızdır.

Yasal kurumlarımız varsa birbirlerini görmezden gelme/ yok sayma veya tehdit etme hakkımız yoktur. Tüm kurumlar yetkilerini yasalardan alır ve yasalar sonuçta "millet iradesinin" tezahürüdür. Bunu kabullenmemek hukuku yok saymaktır. Hukuku yok saymak devleti yok saymaktır.

"Türkçe rehberlik " kurumunu hiç tartışmayacağım; ama biliyoruz ki bu sözümona talepleri bu hamle ile sınırlı değil. Hatta anadolu turlarında da rehber zorunluluğu kalksın istiyor arkadaşlar. Her müze kapısında rehberler beklesinler istiyorlar. "Rehberi müze kapısından alalım bakalım işimize" deniliyor.

Bu tutmları değişmeyecekse rehberlik meske kuruluşları yöneticilerimize açık çağrımdır, sizler de Tüm Doğa, Yürüyüş, Trekking Derneklerinin acentesiz tur yapmasını özgürleştirecek yasal düzenleme talebinde bulununuz lütfen. Derneklerin, "Altın gününde buluşan teyzelerin" , okulların da bu özgürlükten mahrum kalmaması gerekir. Havalimanından yolcu alma acentelerin tekelinde olmasın rekabete açık olsun. Bizim meslek yasamızda rehberlerin acentecilik yapması yasak. Bu durumun da değişmesi için talepte bulunalım. Hatta kimseyle görüşmeden; bakanlık koridorlarında kimseyle paylaşılmayan yasa tasarıları ile; bir bir pres ve kulis yaparak... 

Sanırım bu çağrımın etik olmadığını düşünenler olacaktır. Acentelere hepimizin ihtiyacı var. Onların etik dışı veya kurumsallıktan uzak davranışlarını taklit etmemek gerekir. Kafa kafaya verip turizmin pandemi süresince veya sonrasında nasıl toparlanacağını konuşmalıyız. Konuşabilmeliyiz. İki eşit unsur konuşmalı, müzakere etmeli, ortak aklı çalıştırmalı ve meslektaşlarımıza , ülkemize ve topluma faydalı olmalıyız. Birbirimizi düşman görmek çözümlere değil çözümsüzlüğe teslim olmak anlamını taşır. 

Konuşalım, Batıya has "duelloya davet edelim rakibimizi" , Şarka has "pusu kurma" kültüründen vazgeçelim.

Sermaye örgütüyüz, biz güçlüyüz, bakanlığı biz etkileriz vs gibi düşünce sahiplerine tekrardan söylüyorum bu tutumunuza son veriniz. Zira siz böyle devam ederseniz emin olunuz ki kısasa kısas devreye girecektir. Bunun da kimseye faydası olmayacaktır.

Sevgilerimle...





7 Ocak 2021 Perşembe

İyi Yasa/Kötü Yasa İkilemi İnceleme 1

Değerli meslektaşlarım,

Meslek yasamız çıktığı günden bu yana herkes tarafından hem olumlu hem de olumsuz yönleri itibariyle eleştirilmiştir. Eleştirileri uzun uzadıya yazmanın faydası ayrı bir tartışma olsun; aslında yasayı uygulayıcıların; yani meslek kuruluşu yöneticilerinin daha da önemli olduğu görüşündeyim.

Yani seçtiğimiz kişilerin özelliklerinin yasa ve yönetmeliklerden daha önemli olduğunu iddia ediyorum.

Ne demişler “ .. "En iyi yasa kötü uygulayıcı elinde berbat, en kötü yasa iyi uygulayıcı elinde mükemmel olur"

Bu cümle hukuk aleminde bilinir ve bize aslında yasa ve yönetmelik mükemmel dahi olsa uygulayıcının belirleyici olduğunu hatırlatır. Bu sebepten dolayı doğru yöneticileri belirlemek gerekir.

Neden mi…

Ülkemizde “örgüt”-“örgütlenme” sözcüklerinin 12 Eylül faciası sonrasında insanları ne denli bezdirdiğini/ korkuttuğunu biliyoruz. 12 Eylül silindiri tarafından ezilen insanlar ise koruyucu olma adına çocuklarını bunlardan mümkün mertebe uzak tuttu. Politikadan, örgürtlülükten ve ilkelerden kopan gençlerimiz ise giderek ilkeszileşmeye başladı.

 Buna bağlı olarak 12 Eylül sonrası nesiller için hep apolitik benzetmesi yapılmadı mı?

Örgüt sözcüğünden de örgütten de örgütlenmeden de uzak durulmadı mı?

Örgütsüzlük de bu toplumu bugünkü hale getirmedi mi?

Örgütsüz- ilkesiz yığınların bugünkü durumumuzun oluşumuna katkısı olmadı mı?

Bunun yanında bir de şarkın ve ülkemizin; kendi özgül dinamikleri var. 

İnsanlarımızın temel motivasyonu “çıkar”-“fayda”. ( Kollektif fayda yarar değil bireysel fayda ve yarar). Yönetici seçilen arkadaşlarımız da kültürel olarak içine doğdukları kültürel iklimden beslendiler, bu düzenin okullarına gidip; toplumsal havasını soludular.  "Öğrenilen" değerlerimizden beslendiler. 

Modern değerler sayılabilecek; "verimlilik- şeffaflık- hesap verilebilirlik- iletişim- üyelere sürekli bilgi akışı" gibi kriterlerin yerine; “Bal tutan parmağını yalar” gibi kriterleri tercih ettiler. 

Haliyle bu durum tüm mevki- makam sahiplerine sirayet eden bir “bürokratlaşma” gerçeğini doğurdu. Yöneticilerin gerçeklerden kopmasına sebebiyet verebilecek; Yüksek ve garantili maaşları, genel sekreterleri, makam arabaları, yandaş motivasyonu ve devlet bürokrasisi ile ilişki kurma durumları ile birlikte değişim kaçınılmaz oldu. ( Sosyal medya etkisini de eklemeli sanırım…)

Yukarıdaki durumlarını analiz etmek yerine bir de on yıllardır muktedir olanların iktidarlarını pekiştirme ve sürdürme adına kendilerini olağanüstü savunma alışkanlığı gelişti. Kazara bir eleştiri duyduklarında hemen komplocu olmanız, dış mihrak savunucusu olmanız veya vatan haini olmanız an meselesi. Bu savunma güdüsü adına bir de çok yakışıksız-yakıştırmalar yapılıyor; “.. biz olmasak batarsınız..” veya “ ah biz nelerle uğraşıyoruz sizin haberiniz yok..” veya “.. bunu sizden öğrenecek değiliz..” veya “.. siz ne anlarsınız?..” gibi kibirli türevleri de var.  Bir de muktedir olma ve kalma hırsı..

Bir de bu muktedirlere bağlanmış olan klikler ve yandaşları var. Muktedirlerin sundukları/sunacakları tüm ayrıcalıklardan faydalandığı için iktidarı cansiperane savunan meslektaşlar.

İktidarlarını devam ettirmek için de suya sabuna dokunmadan, kimsenin ayağına basmadan, hiç dikkat çekmeden yönetimleri sürdürmek. İdare etmek işte tam böyle bir şey. Renksiz-kokusuz idare edip gitmek…

Parça bütünden ayrılamayacağı için ülkemizdeki tüm meslek odaları, siyasi partiler, sendikalar veya derneklerde bile durum aynı. Bu yüzden rehber topluluğunda bu durumun olmaması şaşırtıcı olurdu.

Ülkemizdeki meslek kuruluşlarının yöneticileri yukarıda sayılan süreçlere maruz kalarak; kişisel faydaları ve ikballerini gözeterek yöneticilik yapıyorlar. Bu profildeki yöneticilerimiz değişiyor, dönüşüyor, yozlaşıyor ve mesleğine ve meslektaşlarına yabancılaşıyorlar.  

Bu düzenin son bulması ise ancak kendi meslek kültürümüzün ilkelerini belirlememiz ve kalıcı hale getirmemize bağlıdır. İlkeli bir birlik kadrosu seçerek mesleki kültürümüzün ilkelerini belirleyip bu anlayışın değiştirilmesi gerekiyor.  

Deeğerli meslektaşlarım, yazdıklarımı okuduktan sonra bugüne değin seçilmişleri ve icraatlarını lütfen bir gözönüne alarak bir düşünün. Yukarıdaki tarife uymayan beş-on arkadaşımız dışında (kendilerini tenzi ederim) hepsinde yukarıdaki özellikler belirmedi mi? Bu konuyu tartışmaya devam edelim...

NOT: Önerileri aşağıya yazalım...

Sevgiler...

 

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...