21 Mayıs 2014 Çarşamba

Turizm Cenneti Türkiye

Turizm Cenneti Türkiyemiz......
Doğası-tarihi-Kültürel değerleri saymakla bitmez....
Kadim Kültürlerin-Değerlerin-İnançların-medeniyetlerin beşiği...
"Meryem ana dünkü çocuk sayılır" Anadolu karşısında...

Ucuz işçilik cenneti memleket...
Karlı yatırımlar cenneti....
Maliyetler çok düşük...
Sendikalaşma oranı düşük...
Saat ücretleri komik...
Asgari ücret 846 TL...
Hizmet sektörü hızla gelişiyor...
Tesislerin kalitesi yüksek...
Araç-gereçlerin...
Teknoloji ileri düzeyde...
İnsan kaynağı-potansiyeli çok fazla...
Devlet desteği can suyu...
Teşvikler-krediler-faizler çok uygun...
Krizler teğet geçer-istikrar bozulmaz...
Yasalar sermayenin ülkeye girişini teşvik eder...
Sermaye karşıtlığı suçtur-darbeciliktir-turizm lobisinin işidir veya "marjinal" eğilimdir...
Çalışanlar patronlarına yakın olmayı "görev" bilirler...
Patrona karşı olanlara palalı-satırlı veya sopalı karşı koyarlar...
Çalışanlar meslektaşlarını satma konusunda hünerlidirler...
Turizm personeli istemediğin kadar çoktur...
Dil bilen-bilmeyen...
Her şey-dahil Otellerde "staj" adı altında küçük yaşta çocuklar çalıştırılır...
Mevsimlik işçi olarak sözleşmeleri kaleme alınır...
Yılları dolmadan kıdeme hak kazanmadan sözleşmeleri feshedilir...
Binlerce Otelden ancak birkaçında sendikal çalışan mevcuttur...
Mesai saatleri-fazla mesai-resmi tatil vs gibi kavramlar turizmde yoktur...
Acentelerin de esnafa-lokantacıya-tesis sahibine ve memlekete gücü yeter...
Birlikte çalışmanın ön koşulu peşin olarak avans almadır...
Onlar da çalışanlarının haklarından keserler...
Memleketi 99 avroya hapsedebilirler...
Maliyetleri çalışanlarından çıkarırlar...
Faaliyet gösterdikleri aylarda maaş verir; göstermedikleri dönemlerde ödemezler...
Reklamlarını yaparken "sosyal sorumluluk projeleri" üretirler...
Hem sömürürler hem "insani" söylemle şov yaparlar; medyaya demeç verirler...
"İnsani söylem" e karşın "insani" talepleri duymazdan gelirler...
Rehberlerden maliyeti satışlarıyla dengelemelerini isterler...
Rehberlere sahte sözleşme dayatırlar...
Dilleri dışında gruplara rehberlik etmelerini isterler...
Sözleşmelerin stopajlarını rehberlere ödetirler...
Yevmiyelerini hanutlarına mahsup ederler...
Yol boyundaki tesisleri haraca bağlarlar..
Tesisçiler ise birbirlerinden iş çalmak için haracı yükseltirler...
Şirketleri zararlarına "ortak" ederler...
Memleketin "sözüm ona" el sanatlarının reklamını yapıp uzakdoğu menşeili emtiyasını pazarlatırlar...
Lokantacıya kadeve dahil 5 tl öderler lokantacı da mutfağında kimya laboratuvarı oluşturarak potasyum ve soyadan gıda deneyleri başlatır...
Taşımacılara yakıt tasarrufu konusunda baskı yaparlar...
Taşımacılar da şoförlere yakıt tasarrufunda bulunmalarını ve yüzde hesabı ile yakılacak yakıtı dayatırlar, onlar da fazla yakarlarsa ceplerinden öderler...
Şoförler de yakıta yağ katarlar ki ceplerinden para çıkmasın...
Turizm şoförleri uykusuz olarak 3 gün araç başında bulunabilirler...
Yattıkları yerler benzin istasyonları- araçların bagaj bölmeleri ile memleketin bilumum park ve bahçeleridir...
Otellerde kaldıklarında ortalıkta fazla görünmemeleri istenir...
Yüksek karlı turizm işletmelerinde asgari ücret bandında kalifiye eleman çalıştırılır...
Otel genel müdürleri işletme müdürü adı altında 1500 TL bandında çalıştırılır...
Kriz anında hemen çalışanlardan tasarrufa gidilir...

Rehberler mi ?
Anti depresan bağımlısı mı olmuşlar ?
Şizofrenik davranışlar mı sergiliyorlar ?
Alkol mü alıyorlar ?
Strese bağlı rahatsızlıklara mı tutuluyorlar ?
Fıtık mı olmuşlar ?
Hanutçuların saldırılarına mı maruz kalıyorlar ?
Aile bağları mı zayıflıyor ?
İş alanları kılavuzlar- kaçaklar- yabancılarca mı zaptediliyor ?
Odaları acentelerle işbirliğine mi gidiyor ?
Dayanışma güdülerini mi kaybetmişler ?
Haklarını savunmayı hiç mi düşünmüyorlar ?
Hakları istiyorlar mı ?
Haklarını "nasılsa verilmez" diye mi istemiyorlar ?
İstemeyi denemişler ( istiyorlar mı ?) mi ?
Bir arada dururlarsa verileceğini bilmiyorlar mı?
Bilmek mi istemiyorlar ?
Neyi veya kimi bekliyorlar ? (Godot'u mu ?)

Aman boş verin tur alın da bakarsınız yan geliriniz olur...
Hak- Hukuk senin neyine... Dua et madende çalışmıyorsun...

Not: Soma'da yaşamını yitiren tüm Emekçilere rahmet dilerim.Emek sömürüsü konusunda biz rehberlerin de en az diğer tüm emekçi kesimler gibi mücadele edip; iş güvenliği ve haklarımız konusunda kararlılıkla mücadele etmemiz gerekiyor. Maden ocakları ne kadar az denetleniyorsa turizm sektörü de tüm bileşenleri ile o kadar az denetleniyor. Salt kendi haklarımızı savunarak cennet ülkemizi ne demokratikleştirebilir ne de yaşam hakkını savunabilir ne de ölümlü iş kazalarını önleyebiliriz. Soma unutulmamalı; ayrıca tüm sektörlerdeki emeği ile geçinen insanlarımız için bir milat olmalıdır...Sorumluların cezasını çekmesi dileğiyle...







12 Mayıs 2014 Pazartesi

Denetmene Saygı Mesleğe Saygıdır

Değerli Meslektaşlarım,


Bildiğinizi varsaydığım konuları geçmek isterdim; ancak denetim mekanizmasının algısı konusunda edindiğim izlenim aslında pek de bilgi sahibi olunmadığı yönünde oldu.Şöyle ki yasamızın yürürlüğe girmesinin akabinde oda yöneticileri yetkileri çevresindeki meslektaşlara bilgilendirme toplantıları ya da yazılı-görsel ilan-afişlerle;gerek mail gruplarında gerekse de sosyal medya aracılığıyla duyurular yaptı ve herkesin bilgilendiği varsayımı üzerinde yasanın doğal gereği olarak denetim faaliyetlerini "bilinçli" meslektaşları da kapsayacak şekilde devam etti;hatta artırarak devam etti.
Denetim süreci tabii ki meşakkatli bir işti, hem denetleyenin hem de denetlenenin sorumlulukları vardı; her şeyden önce yasa-yönetmelik ve uygulama esasları çerçevesinde yürümeliydi her şey. Yani meslektaşlarımızın geçerli çalışma kartının varlığı ve gözle görülür şekilde taşınıp taşınmadığından başlayarak, rehber-acente sözleşmesinde taraflarına ilişkin bilgilerin, sözleşmenin konusunun, tarafların hak ve yükümlülüklerinin, ücret, süre, turist rehberinin ruhsatname ve çalışma kartı numaralarının, tur programı ile tarih ve imzaların bulunması zorunluydu ve bunun incelenmesi gerekiyordu.
İncelemeyi de odalarımızın istihdam ettiği personel veya tamamen gönüllülük çerçevesindeki mesleğe aşık meslektaşlar yapmaktaydı. Kendileri grupları rahatsız etmeden ve turu aksatmadan, meslektaşlara medeni insanlar düzeyinde yaklaşarak sorularını yöneltecek ve denetleme çok kısa bir süre gerektirecekti. Denetlenen meslektaşlarımız yasanın gerektirdiği tüm sorumlulukları çerçevesinde çalışma kartını ve sözleşmesini süratle gösterecek; denetmen arkadaşlara yardımcı olacaktı. Ne de olsa mesleğimizin en büyük tehdidi bulunan "kaçak rehberlik" kurumunu da arkadaşlar denetliyor ve her gün küfrü-tehdidi ve saldırıları mesleğimiz adına göğüslüyorlardı. Kaçak olarak ifa edilen ve yasa ile korunan bir mesleği icra edenlerin polise-zabıtaya veya bakanlık görevlilerine hatta Türsab yetkililerine aldırmadan denetmen arkadaşlara saldırabildiği (odun-sopa- satır-pala-ayakkabı-kaba dayakla hatta sürekli olarak "kafana sıkayım mı?" gibi sorulara muhattap olarak) güzide bir ülkede yaşadığımızın bilincindeki meslektaşlarımız; "empati" kurarak ve şükran içinde işleri kolaylaştırmanın peşinde olmalıydı. (Kim bilir kaç paraya yapılıyordu bu işler? Ya da bu paralara bu kabil tehlikeli işler yapılabilinir miydi?) Turist gruplarının neden denetime tabii olunduğu yönündeki sorularına muhattap olan rehber meslektaş da; bunun"rutin" bir kontrol olduğunu izah ederek grubuna "gururla" hak ettiği çalışma kartını göstererek yetkin ve uzman vs. gibi meziyetleri olduğundan dem vurup bu durumu fırsata çevirebilecekti. Tabii ki Türkiye'mizin bir hukuk devleti olduğunu, hatta rehberlerin örgütlü ve yasa ile düzenlenen bir meslek grubu olduğu ve haklarımızın korunması için denetlemelere ihtiyacımıza da atıfta bulunabilirlerdi.

Evet...böyle olmalıydı... İş arzının artması kaçak rehberliğin önlenmesi ile mümkün olabilirdi.Yetkisiz kişiler ülke imajını da yerle bir ediyordu. Ülke tanıtımını ancak ehil kişiler yapmalıydı. Denetmen kardeşlerimiz mütevazı paralara bu ulvi görevin peşindeydiler. Onların işlerini kolaylamak ise tüm sorumlu meslektaştan beklenirdi. Rehber halden anlardı... Sıkıntıyı bilirdi....Kendi meslek yaşamında tecrübesi gereği; güler yüz ve sabrın gerekliliğini ondan iyi bilen olamazdı...

Ancak durumun tam da böyle cereyan etmediği kısa sürede açığa çıktı. Denetlenmeyi bir yük; bir külfet veya gereksiz bulduğunu söyleyen mi dersiniz, otobüsteki koltuğunda oturup belgelerini otobüsteki yerinden denetmene sallayarak ( meslek adına denetimlere kolluk veya bakanlık veya Türsab yetkilileri de iştirak ediyor.... meslektaşın meslek denetimine saygısı....utanç verici) kontrolünü talep eden mi dersiniz;

denetmen arkadaşlarımızın "ne hakla" veya "hangi yetkiyle" veya "kaçaklara bakın" veya "şuraya-buraya-oraya niye gitmiyorsunuz?" veya "yine mi ben?" veya "ben sizin odanın üyesi değilim (!!!)" diyen mi ararsınız; insanın inanası gelmiyor. Motivasyonu düşen, canı sıkılan ve her şeyden önemlisi senin hakların için uğraşan bu insanlarımızın maruz kaldığı muameleye layık olduklarını ( onlara saygıdeğer birer birey olarak davranan meslektaşlarımızı tenzii ederek) düşünmüyorum. Kaldı ki onların da meslektaşlardan tek istekleri "saygı". Onlara siper olmamanızı, saldırganlara karşı koymanızı veya kaçakların peşinden koşmalarını asla istemiyorlar. (aslında pek de fena olmaz ama..:))

10-11 Tureb Ankara Denetleme Çalıştayı sonrası bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Denetimler aralıksız sürecek; etkisi, caydırıcılığı ve mesleki geri dönüşümleri sabırla yukarılara taşıma adına ülkenin dört bir yanında söz konusu arkadaşlara yine karşılaşacağız. Zor bir işi gerçekleştirenlerin hakkettiği asgari saygıdan mahrum etmeyeceğiz. Ben inanıyorum...Ya siz??


Not:Rehberlere, kaçak rehberlik yapanlara ve acentelere kesilen para cezalarının tutarlarının ve ceza türü ve adetlerinin pek kısa zamanda istatistik olarak açıklandığında; tutarların ve ceza işlemlerinin çokluğu karşısında pek çok meslektaşın denetimlere bakış açısının değişeceğine kalpten inanıyorum...

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...