Değerli Meslektaşlarım,
Bildiğinizi varsaydığım
konuları geçmek isterdim; ancak denetim mekanizmasının algısı
konusunda edindiğim izlenim aslında pek de bilgi sahibi olunmadığı
yönünde oldu.Şöyle ki yasamızın yürürlüğe girmesinin
akabinde oda yöneticileri yetkileri çevresindeki meslektaşlara
bilgilendirme toplantıları ya da yazılı-görsel
ilan-afişlerle;gerek mail gruplarında gerekse de sosyal medya
aracılığıyla duyurular yaptı ve herkesin bilgilendiği varsayımı
üzerinde yasanın doğal gereği olarak denetim faaliyetlerini
"bilinçli" meslektaşları da kapsayacak şekilde devam
etti;hatta artırarak devam etti.
Denetim süreci tabii ki
meşakkatli bir işti, hem denetleyenin hem de denetlenenin
sorumlulukları vardı; her şeyden önce yasa-yönetmelik ve uygulama
esasları çerçevesinde yürümeliydi her şey. Yani
meslektaşlarımızın geçerli çalışma kartının varlığı ve
gözle görülür şekilde taşınıp taşınmadığından
başlayarak, rehber-acente sözleşmesinde
taraflarına ilişkin bilgilerin, sözleşmenin konusunun, tarafların
hak ve yükümlülüklerinin, ücret, süre, turist rehberinin
ruhsatname ve çalışma kartı numaralarının, tur programı ile
tarih ve imzaların bulunması zorunluydu
ve bunun incelenmesi gerekiyordu.
İncelemeyi
de odalarımızın istihdam ettiği personel veya tamamen gönüllülük
çerçevesindeki mesleğe aşık meslektaşlar yapmaktaydı.
Kendileri grupları rahatsız etmeden ve turu aksatmadan,
meslektaşlara medeni insanlar düzeyinde yaklaşarak sorularını
yöneltecek ve denetleme çok kısa bir süre gerektirecekti.
Denetlenen
meslektaşlarımız yasanın gerektirdiği tüm sorumlulukları
çerçevesinde çalışma kartını ve sözleşmesini süratle
gösterecek; denetmen arkadaşlara yardımcı olacaktı. Ne de olsa
mesleğimizin en büyük tehdidi bulunan "kaçak rehberlik"
kurumunu da arkadaşlar denetliyor ve her gün küfrü-tehdidi ve
saldırıları mesleğimiz adına göğüslüyorlardı. Kaçak olarak
ifa edilen ve yasa ile korunan bir mesleği icra edenlerin
polise-zabıtaya veya bakanlık görevlilerine hatta Türsab
yetkililerine aldırmadan denetmen arkadaşlara saldırabildiği
(odun-sopa- satır-pala-ayakkabı-kaba dayakla hatta sürekli olarak
"kafana sıkayım mı?" gibi sorulara muhattap olarak)
güzide bir ülkede yaşadığımızın bilincindeki
meslektaşlarımız; "empati" kurarak ve şükran içinde
işleri kolaylaştırmanın peşinde olmalıydı. (Kim bilir kaç
paraya yapılıyordu bu işler? Ya da bu paralara bu kabil tehlikeli
işler yapılabilinir miydi?) Turist
gruplarının neden
denetime tabii olunduğu yönündeki sorularına
muhattap olan rehber meslektaş da; bunun"rutin" bir
kontrol olduğunu izah ederek
grubuna
"gururla" hak ettiği çalışma kartını göstererek
yetkin ve uzman vs. gibi
meziyetleri olduğundan dem vurup bu durumu fırsata çevirebilecekti.
Tabii
ki Türkiye'mizin bir hukuk devleti olduğunu, hatta rehberlerin
örgütlü ve yasa ile düzenlenen bir meslek grubu olduğu ve
haklarımızın korunması için denetlemelere ihtiyacımıza da
atıfta bulunabilirlerdi.
Evet...böyle
olmalıydı... İş
arzının artması kaçak rehberliğin önlenmesi ile mümkün
olabilirdi.Yetkisiz kişiler ülke imajını da yerle bir ediyordu.
Ülke tanıtımını ancak ehil kişiler yapmalıydı. Denetmen
kardeşlerimiz mütevazı paralara bu ulvi görevin peşindeydiler.
Onların işlerini kolaylamak ise tüm sorumlu meslektaştan
beklenirdi. Rehber halden anlardı... Sıkıntıyı bilirdi....Kendi
meslek yaşamında tecrübesi gereği; güler yüz ve sabrın
gerekliliğini ondan iyi bilen olamazdı...
Ancak
durumun tam da böyle cereyan etmediği kısa sürede açığa çıktı.
Denetlenmeyi
bir yük; bir külfet veya gereksiz bulduğunu söyleyen mi dersiniz,
otobüsteki koltuğunda oturup belgelerini otobüsteki yerinden
denetmene sallayarak ( meslek adına denetimlere kolluk veya bakanlık
veya Türsab yetkilileri de iştirak ediyor.... meslektaşın meslek
denetimine saygısı....utanç verici) kontrolünü talep eden mi
dersiniz;
denetmen
arkadaşlarımızın "ne hakla" veya "hangi yetkiyle"
veya "kaçaklara bakın" veya "şuraya-buraya-oraya
niye gitmiyorsunuz?" veya "yine mi ben?" veya "ben
sizin odanın üyesi değilim (!!!)" diyen mi ararsınız;
insanın inanası gelmiyor. Motivasyonu düşen, canı sıkılan ve
her şeyden önemlisi senin hakların için uğraşan bu
insanlarımızın maruz kaldığı muameleye layık olduklarını (
onlara saygıdeğer birer birey olarak davranan meslektaşlarımızı
tenzii ederek) düşünmüyorum. Kaldı ki onların da
meslektaşlardan tek istekleri "saygı". Onlara siper
olmamanızı, saldırganlara karşı koymanızı veya kaçakların
peşinden koşmalarını asla istemiyorlar. (aslında pek de fena
olmaz ama..:))
10-11
Tureb Ankara Denetleme Çalıştayı sonrası bu yazıyı kaleme
almaya karar verdim. Denetimler aralıksız sürecek; etkisi,
caydırıcılığı ve mesleki geri dönüşümleri sabırla
yukarılara taşıma adına ülkenin dört bir yanında söz konusu
arkadaşlara yine karşılaşacağız. Zor bir işi
gerçekleştirenlerin hakkettiği asgari saygıdan mahrum etmeyeceğiz.
Ben inanıyorum...Ya siz??
Not:Rehberlere,
kaçak rehberlik yapanlara ve acentelere kesilen para cezalarının
tutarlarının ve ceza türü ve adetlerinin pek kısa zamanda
istatistik olarak açıklandığında; tutarların ve ceza
işlemlerinin çokluğu karşısında pek çok meslektaşın
denetimlere bakış açısının değişeceğine kalpten
inanıyorum...
"Not" kısmını uzun senelerdir hasretle bekliyoruz sevgili Mehmet; bir de konu itibarıyla yerden göğe haklısın ; ancak gerek sen, dostum, gerekse denetmen arkadaşlarında empati kurup; bu senelerdir yapılan denetlemelerin hiçbir sonucunu görmeyen rehberler yerine koyun kendinizi: aklın ve mantığın yolu bir olması gerekirken, senelerdir hiç bir efektivitesi olmadan yapıldığını gördüğümüz; bazı oda yöneticilerinin keyfi yönlendirmesi ile yapıldığını gördüğümüz ve bildiğimiz denetimlere nasıl saygı duyabileceğimiz konusunda bize yardımcı olunuz...
YanıtlaSilSelim
Sevgili Mehmet Bey,
YanıtlaSilDenetlemelere aksatmadan, olumsuz davranışlardan etkilenmeden devam etmenizi tavsiye ederim. Bir ricam daha var, sayın TUREB başkanı aidatını ödemeyen odaları açıklayacaktı (Nisan sonu ) ne oldu ? vazmı geçti ? Yoksa bizim bilmediğimiz bazı gelişmeler mi oldu ? Bu ko9nuda bilgi verirseniz sevinirim.
Mahmut Ökçesiz-Kuşadası