11 Haziran 2015 Perşembe

Odalarda Işıksızım



Evet, rehber odaları 2015 yılının sonunda , birlik ise Mart 2016 gibi seçimlere giriyor. Geleceğimiz ile ilgili bir çok konu bu seçimlerin sonucunda daha da netleşecek gibi görünüyor. Mesleğimize yönelik büyük tehditler var... Türsab yasa tasarısı, Alan kılavuzluğunun ( çıkmasını beklediğimiz) yeni yönetmeliği, Türkçe rehberlik meselesi, şemsiye turizm yasası garabeti, kaçak rehberliğin etkin şekilde denetlenememesi, yevmiye altı ücret ödemeleri, etik kurallara riayet edilmemesi vs.

Bu seçimlerle birlikte yılda bir kez aidatını, bir kez çalışma kartı ücreti ödeyen ve sahanın sıkıntılarını bilmeden ve her fırsatta “..yahu ne vardı yasa çıkacak?..çıktı da ne oldu..” diyeceklerin mesleğimizin geleceği adına; oy vermek suretiyle sürece müdahil olacağı bir seçim süreci geliyor.
Sahadaki arkadaşların bu meslek hakları meselesine yaklaşımları biraz da bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor.Burada da biraz tembellik, biraz kaygısızlık ama her halükarda “pastadan en fazlasını alma” niyeti olan bir meslek grubundan söz edilebilir.Bir fiil yasa dışı ( kaçak rehberlik gibi) olunca otomatikman suç olup ceza yasasına girmiyor ; kabahat olup kabahatlar kanununca düzenleniyor.Bu durumda kaçak rehberliği kabahatler kanunu düzenlediği için kolluk gücünün kendiliğinden müdahalesi söz konusu olamıyor.Kaçak rehberliğin etkin denetimi aslında devletin “gayretiyle” doğru orantılı bir durum.Ancak zamanla düzelebilecek bir konu.Bu vesile ile odalarımız hakkında bazen haksız olarak “...kaçakları denetleyin..bizi niye denetliyorsunuz..” şeklindeki sitemlerin çoğu zaman yersiz olduğunu da söylemek isterim.İnanın odalarımız il kültür turizm müdürlüklerinden memur ve kolluk alana kadar akla-karayı seçiyor.Çok zor işler bunlar...

Meslektaşlar bir de kendileri arasında da barışık değil.Kimi üniversite mezunu olmakla, diğeri mühendis-rehber olmakla övünüyor.Biri dil dışı çalıştığı için hayıflanıyor, diğeri operasyon gruplarına çalışamadığı için.Biri sejourcuyum diyor, diğeri anadolucuyum.Biri yerliye çalışıyor , diğeri yabancıya vs.... Bu durum aslında meslek içinde bir çok değişkenliğin olması gerçeğiyle paralel yürüyen bir sorunsal.
Sevgili meslektaşlar, kendi adıma yaklaşık 2 yıllık gözlem ve deneyimler ışığında nacizane bir kaç bilgiyi; ardından da dilim döndüğünce kimi tespitlerde bulunmak istedim.Umarım faydalı olur ve kimse kişisel algılayarak küsmez,darılmaz...
* * * * * * *

Odalarımız henüz kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduklarını ne yazık ki idrak edemediler.
Artık daha önce devletin bakanlığının olan bir çok yetki odalarımızın eline geçti.Geçti de ne mi oldu?
Yasal statü ve yaptırım kazandılar.Yani bir yerde ikamet eden rehber o yetki çevresindeki odaya üye olmak zorunda!

Yani bu durumda üye sayıları hiç olmadığı kadar artış gösterdi.Buna bağlı olarak gelirleri de arttı. Devlet daha önce sadece kendisi denetleme yapabiliyorken; artık odalarımız kendi istihdam edeceği personel ile bu yöntemi kullanma konusunda yetkilendirildi.Peki bu yapıldı mı? (yapılıyor mu?) Ne yazık ki bu yetkiyi kullanarak istihdam edebilen oda sayısı, toplam sayısı olan 13 odadan ancak 5'i.. Mesela üye sayısı ancak 550 dolayındaki bir Rehber odası denetmen istihdam ederken 1000 üye sayılı bir başka odanın denetmeni yok; veya üye sayısı 500'ün altındaki bir rehber odasının denetmeni varken aynı üye sayısına sahip başka bir odanın denetmeni yok. Üye sayısı 1500 dolayındaki bir rehber odamızın dahi denetmen istihdamına yeterli bütçesinin olmadığı bir ortamdan söz ediyorum....Kimileri yapabiliyor da kimileri de yapamıyorlar mı? Ne yazık ki evet.. Yapamıyorlar...peki yapanların maddi durumları çok mu iyi? Ne yazık ki hayır...Haksızlık etmeyelim kimi odanın ancak 100 üyesi var ve yıllık aidat gelirleri ancak bir büro kirasına ve telefon, su parasına yetiyor.Ama kimilerinin binlerce üyesi var ve halen yapamıyorlar. Bu durumda büyük diyebileceğimiz kimi odaların yönetim anlayışlarında önemli eksiklikler olduğu ortaya çıkıyor.
Bu eksikliklerden ilki denetim mekanizmasının anlamını kavramamış olmak olmalı...Çünkü bir rehber meslek odasının ilk görevi rehber üyesinin haklarını korumak ve geliştirmektir.
Hakları geliştirmenin en önemli ayağı ise piyasadaki işleyişin kanuna ve yönetmeliğe uygun cereyan edip etmediğinin denetimidir.( Sahada bürokrasiden kaynaklı sıkıntılar yok mu?..

Elbette var, ancak onları da duyurmak onlarla yeri geldiğinde ortaklaşmak, yeri geldiğinde omuz omuza mücadele etmek gerekiyor; ki bahsi geçen kurum ve şahıslarda böyle bir durumu da gözlemlemedim) Bu durumda bahsi geçen odaların asli görevleri olan denetime odaklanarak diğer tüm gider kalemlerini kısmaları gerekmektedir.Zira görünen o ki denetim ancak denetime “para” yatırınca hedefine ulaşabilen bir olgudur.
Yani odalarımızın idari-personel ve genel giderleri konusunda gelecek dönemde rehber meslektaşlara ciddi programlar sunmalı; ayrıca mutlaka denetmen istihdamı konusunda yaşadığımız seçim sürecindeki gibi birbirleriyle rekabet içinde olmalıdırlar.

Elde edilen gelirlerin az olması veya azalmış olması durumu yaşanıyorsa da bunu üyelerine samimiyetle açıklayarak, gerekiyorsa bir “dayanışma aidatı” talep etmelidirler.

(Burada çekinilecek bir durum yoktur.Zira önceki yıllardaki zorunlu seminerlerin ortadan kalkmasıyla odaların ciddi gelir kayıpları söz konusu olmuştur.Ancak anlayışlı rehber meslektaşlarında talep halinde bir “dayanışma aidatı” ödeyebilecek güçte olduğunu da biliyorum)

Mesleğimizin saygın bir yere gelmesi de pek ala haklarımızı korumakla eşdeğer bir faaliyettir.Odalarımız toplumda rehberlik farkındalığı yaratma adına da diğer etkili STK , meslek oda ve birlikleriyle veya sendikalarla, vakıf ve derneklerle de bir araya gelmekten uzak. Çoğu yönetici işlerinin peşinden koşmakla, bir çoğu rehberlik dışında ticari faaliyetler peşinde koşmakla bir kısmı ise “hiçbir şeyle” meşgul...

Sevgili meslektaşlarım, ümidim odur ki bu yazıyı bu işleri bilmeyen; ancak gelecekte niyetlenen ve yukarıda saydığım konulara hassasiyet gösterecek ve görev alacak kardeşlerimiz okusun. Rehberlik mesleğinin gelişmesi ancak ilişki içinde olunan tüm bileşenlerle ilişki kurarak olur. Oda yöneticileri mesleğin tanınması, yasanın tanıtılması, rehberlik mesleğinin gerekliliği gibi konularda farkındalık yaratmakla mükelleftir. İster sosyal medya kullanarak, ister gidip insanlarla konuşarak veya dayanışma içinde olarak. Oda yöneticiliğini kartvizitinde taşıması gerektiğine inananların çoğunlukta olduğunu düşünüyorum.Ya da bu sayede iş olanaklarını geliştirdiklerini düşünüyorum kimilerinin.

Bir de mesleğin geleceğine bir kara gölge gibi düşmüş olan yeni 1618 sayılı yasa tasarısı var ki; değinmeden geçemeyeceğim. Yasa tasarısına karşı odalar bazındaki karşı çıkışlar çok cılız olmakla beraber; kimi oda yöneticisi, yasa tasarısından da anlaşılacağı gibi “ ..rehberlik okulu mezunlarından yabancı dil puanı dahi gerektirmeden..” Türkçe rehberlik hakkı kazanmalarını istiyor.Yani mezun olan direkt Türkçe rehberlik yapabilsin. Türsab yönetimi bu savlarını destekletmek için bilumum turizm fakültesi akademisyenlerini bir araya getirerek sözüm ona “algı” operasyonu yapıyor.Efendim neymiş; rehber sayısı yeterli değilmiş...Kuyruklu yalan... Rehber enflasyonu yaratarak işlerini nasıl “bedavaya” getireceklerinin hesabı değilse de ne? Türsab yönetimi ile paralel görüş belirten oda yönetimi yıllar öncesinde “..yahu bu alan kılavuzluğu bizi ilgilendirmez, çok basit iş hiç karışmayalım..” diyenlerin ardılı arkadaşlar.

Yani Türsab'ın bir sermaye kuruluşu olarak bu kabil işlere girişmesi anlaşılır olsa da, oda yöneticilerinin bu minvalde görüş belirtmelerini anlamak mümkün değil.Şimdi de Istanbulumuzun orta yerinde “gençlere gönüllü rehberlik veya ask me ” hizmeti başlatan bir belediyenin, gençlerini de malum odanın eğiteceği bilgisini aldım ki akıllara zarar..Meslektaşlarını bilgilendirmek-bilinçlendirmek, tasarının mesleğimize olası zararları hakkında toplantılar tertip etmek veya birer STK olmalarının farkına vararak tasarıdan etkilenecek diğer paydaşlarla sorunları “ortaklaştıran”; bu sayede cılız sesimizi gürleştiren tek bir oda yönetimine tanık olmuyoruz.Öyle ya tasarı kimleri etkilemiyor ki; emlakçıdan, taşımacıya, otelciden, tedarikçiye; ama en çok da rehberleri...Bir kaç sivil rehber oluşumu dışında herkes “sus-pus”...Bu sektörlerin temsilcileriyle, dernekleriyle, sendikalarıyla, birlikleriyle veya şubeleriyle sesimize ses katan ne yazık ki yok...

Bir başlık da çok “ayıp” bir konuya açalım...
Evet, mesleğimiz hakkında esnaf-acenteci veya ilgili yurttaşlar arasında adımız düpe düz “avantacıya” çıkmıştır.Yani o kadar ki.. Çanakkale tarihi Alanına girdiğimizde eğri büğrü bir bahçe teline tutturulmuş bir kocaman bir kartonda şunları yazdıracak kadar:

” Rehberler ve Kılavuzlar! Lütfen müşterileri yönlendirmek suretiyle esnafın rızkıyla oyamayın..”. Bu o kadar kabul görmüş ki herkes bu durumu dile getiriyor. Sade vatandaş getirdiği gibi Turizm Bakanlığı Müsteşarının bulunduğu önemli toplantılarda da Türsab eliyle (diliyle) getiriliyor; ki böylesi bir suçlamaya maruz kalmak bile mesleğimizin saygınlığı açısından kabul edilemezdir. İşimizin ,emeğimizin karşılığı ancak ve ancak yevmiyemizdir. Yan kazançlara muhtaç olmak, tüm meslek grubumuzu bu kabil “utanılası” suçlamalara maruz bırakıyor.Asıl gelirinde ısrar eden; yan gelire “göbekten” bağlı olmuyor. Yan gelir de elde edilsin, buna itirazım yok; ancak asıl gelir olmayınca yan gelire giden yollar bizi mesleğimizin icrası noktasından uzaklaştırıyor.Bu gerçeği de göz ardı etmemeliyiz.

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...