13 Aralık 2015 Pazar

Zafere Giden Yollar ve Iyi niyet Taşları

Blokumu izleyen arkadaşlar takip etmişlerdir. Rehberlik mesleğinin saygınlığı ve geleceği konusunda kendimce doğrularımı paylaşmaya çalıştım,çalışacağım.
Gelinen yer itibariyle kimi tespitler yapmaya çalışacağım.Şöyle ki;
Rehberlik yasasının çıkması ile elde edilen ve edilemeyen faydalarda, bazen devletin bazen Türsab'ın ,bazen odaların, bazen birliğimizin bazen de meslektaşlarımızın kendilerinin etkin rolü oldu.
Öncelikle bakanlık-Türsab ilişkilerini irdeleyelim,
Devlet nezdinde etkili olabilmenin yolu; bakanlıkla iyi-uyumlu ilişkiler tesis etmekle sınırlı kalmıyor.Türsab'ın mali boyutu ve konum sal gücü itibariyle  etkisi kesinlikle yadsınamaz.Rehber camiası ne kadar elini uzattı ise de buna karşılık olarak yeni  1618 sayılı tasarının içeriğinden anlayacağımız artık "barışçı" yöntemlerle, uzlaşmayla rehber haklarını bırak ileri götürmeyi; haklarımızı muhafaza edebilmenin büyük mücadelesi  önümüzde dev bir meydan okuma olarak görünüyor.
Bu mücadeleyi tek başına birlik yürütemez. Bunun tüm odaların katılım ve niyet göstereceği ve  bir ulusal plan geliştirilerek yürütülmesi ve tüm olasılıklara göre hareket edilmesi gerekiyor.Yoksa  telafisi mümkün olmayacak bir mesleki haklardan kopuş yaşanacaktır. 
Karşımızda duran bu büyük mali güce ancak odalarımız (dolasıyla birlik) da yasal ödentiler  dışında gelirler yaratarak karşılık vermelidir.Mevcut mali yapılarla odaların bırakın birliği;  kendilerini idame ettirecek finans kaynakları mevcut değildir. Yani, odalar iyi yönetilemez ve yasal ödentilerini yapamazsa birliğin gelir yaratmak için elindeki enstrümanlar zorlama olmaya; nihai  çözüm olmamaya devam edecektir. Mevcut statükonun devamı çözümsüzlük olarak görülüyor.
Odalarımızın bir kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olduklarını, derneklik döneminin  geride kaldığını, haklarını geliştirmenin diğer STK ların da gücünü kullanarak katlanabileceği  gerçeğinden haberdar edilmesi gerekiyor. Üretim sektörüyle, hizmet sektörüyle, odalarla,  sendikalarla,barolarla, dernek ve vakıflarla ortaklaşarak maddi güç kullananlara eşit hatta daha  büyük bir ağırlığı oluşturmanın elzem olduğu apaçık ortadadır.  
   Gelelim odalarla birlik ilişkilerine; bunlarda da ne yazık ki kurumsal ilişkilerin kişisel ilişkilerin gölgesinde kalmış olduğu acı gerçeğiyle onlarca defa yüzleştim. İnsanlarımız kurumsal kimliklerin gerektirdiği olgunlukta ve yapıcılıkta olmayıp; günümüzün kötü bir alışkanlığı olan ötekileştirici,  ayrıştırıcı, dar kadrocu ve makam meraklısı tutumlar sergileyerek "birliğin", "sağlanmasından"  ziyade "çözülmesini" hedefleyen davranışlara giriştiler.Bu durum hem odalar hem de birlik için  farklı gelişmedi..Bu durumda verimli olunmasının mümkün olmadığı açık, ancak yasa gereği  yapılması gerekenler asgari ölçüde yapılmış oldu. Unutmayalım güçlü birlik ancak ve ancak güçlü  odalarla mümkündür.
Gelelim meslektaşlarımıza; onlarda kimileri zorunluluktan, kimileri kasten (bilerek ve isteyerek) meslek yasasının delinmesine gönüllü ya da gönülsüz (ki biliyorum ki aslında çoğu zaman gönülsüz) izin vermek durumunda kaldılar. Kimileri de kaçak rehber denetimlerinin etkisizliğinden şikayet ederek (haklı olarak) isyan ettiler.

 Derseniz ki peki..sen neler yaptın?
Elimden geleni... Kolay olmuyor, 5 kişilik bir heyetle çalışmak,ulusal konularda sürekli yollarda, yönetmelik mi dersin,eğitim uzmanlıklar mı  dersin, tüzük  mü dersin, broşür mü dersin, denetim  çalıştayları, dil sınavları, kart basımları, tasarımlar, oda seçimleri vb. Burada tabii ki hatalar yapıldı; ancak  düzeltmek için de kurul üyeleriyle müzakere/münakaşa gibi durumlarla yeni yollar çizildi hatalardan dönülme yolları da arandı.   Peki mükemmel mi oldu? Tabii ki değil...Ancak en azından bundan sonra nasıl gerçek birlik olunabileceğine dair  fikir ve tecrübelerim oluştu.Yapılacak çok daha fazlası ve iyisi var...

Odaların düzelmesi adına bir şey yapıyorum...Evet Antalya Rehber Odası başkanlığına aday  olduğumu açıkladım. Sağlam yapıların sağlam temeller üzerinde duracağını bildiğimden bu sorumluluğa soyundum.Bunu yaparken yönetim kurulunun teşkilinde özellikle bazı  ilkeler çerçevesinde hareket  ederek;    önceki dönemlerdeki kimi alışkanlıklara  da son verilebileceğinin mesajını vermek istedim. Toplumumuzun demokratikleşmesindeki en  etkili mücadelenin eşitlik olduğunun bilinciyle kadın adayların en etkin noktalarda olmasını tartıştım ve sonucunda 8 kişilik yönetim kurulu aday listesinde 6 kadın aday olması yönünde çabam sonuç da verdi. 
Mevki- makam düşkünlüğü olmayan, dışa açık, kendine güvenen ve herkese eşit mesafede  olacak bir yapıyı teşekkül etme niyetimizi paylaştım ve bunda da karşılık buldum. Ayda bir imza  tamamlayan kurul üyeleri toplamaya hiç niyetimiz olmadı.Potansiyeli büyük olup  (bu düzeyde) henüz bir sorumluluk almamış kuruldaşlarımın bir nevi önünün de açılmasını  istiyorum ki, tüm ülkedeki mevcut statüko dışında insanlar da sorunlarına sahip çıksın.Hep aynı kişilerin yönetimlerde olması üyeler nezdinde bir süre sonra bıkkınlık yaratıyor. Antalya' mızın temsili açısından da bu yönetim kurulunun kalıcı etki bırakacağını ve Türkiye çapında adından söz ettireceğini düşünüyorum.  
Aday sayısının çokluğuyla ilgili şikayet edilmemeli, salt eleştirilerle yetinen çevrelere inat herkes el yordamıyla nelerin yapılması gerektiğini kendince açıklıyor ve talip oluyor.Bu takdir edilesi bir durumdur.
An itibariyle kimi çevrelerde sürdürülen kampanyalar çerçevesinde kişisel suçlamalar, karalamalar, iftiralar ve hedef göstermeler sonucu seçim ortamı çok aşırı gerildi. Hele ki aday gösterdiğimiz meslektaşlarımıza yönelik "...çekil..önümüzde durma...kime hizmet ettiğini bilmiyorsun.." tarzındaki telefon aramalarından insanlara bıkkınlık gelmiş durumda.Tüm bu olup bitene karşı hala "zafere giden her yol mübahtır" diyecek pişkinliğe sahip olanların mesleğimizi bir gram ileriye götüremeyecekleri; itibarını artırmak yerine daha da küçülteceklerine inanıyorum. Zafere giden her yol mübah değildir değerli arkadaşlar... Zafere de mağlubiyete de giden her yol ahlak ve erdemle gidilmesi gereken yollardır. 
Bu sebeple hiç kimseyi görüşünden, fikrinden, kararından dolayı kınayacak değilim. Bahsi geçen seçim dünyanın sonu da değildir.Bu olgunluğa erişmemişlerin yeri oda yöneticiliği de olmamalıdır.

Her şeye rağmen kişisel polemiklere girmeyeceğim... Dilerdim ki seçimler dostane bir havada cereyan etsin...Yine de tüm adaylara başarılar dilerim.




Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...