10 Temmuz 2020 Cuma

Temsil İlişkimiz Hakkında

Değerli meslektaşlarım,

Pandemi döneminde rehber kamuoyunun dikkatini çeken en önemli olayları sizinle tartışmak istiyorum. Bildiğiniz gibi tüm sosyal medya mecralarında rehber kamuoyunun büyük bir çoğunluğunun yaptığı paylaşımlarında ve tartışmalarında pandemi dönemindeki turizm faaliyetlerinin durması, işsizlik, “rehberlere tahsis” edilen kredi başvuruları, iş yokluğuna rağmen bahsi edilmeyen kart ücret iadeleri, oda ve birlik yöneticilerinin böylesi zor zamanlardaki sessizliği ve nihayet siyasal iktidarın mesleğimizi doğrudan ilgilendiren Çoklu Baro, Kıdem Tazminatı veya Ayasofya hamleleri gibi konularda yoğunlaştı.

Bu tartışmalar sürerken Ankara’ya sokulmayan Baro başkanları ve kimi avukatların güvenlik güçlerince tartaklandığı görüntülerini izledik. Sorun yeni yasa ile birlikte Avukatlık meslek örgütlerinin mesleki gücünü azaltacak “çoklu baro” tartışmasıydı. Yani illerde artık birden fazla baro olacak ve avukatlar diledikleri baroya kaydolabilecekler. 6326 sayılı Rehberlik meslek yasasının çıktığı dönemde iktidar çevrelerince “..sizin yasanız model yasa ileride diğer meslek örgütlerine de uygulanacak..” denildiğini hatırlıyorum. Evet bizim yasamızda birden çok oda ve birden çok birlik meseleleri düzenlendi. Mesleki örgütlerimizin gücü bölünmesin diye birçok sağduyulu meslektaşımdan böyle bir durumun; yani birden çok oda veya birliğin kurulmaması gerektiğini işittim. Yine de bir an düşündüm bugünkü odalarımız ve birliğimiz ve onun üyeleri de bunu düşünüyor mu diye.. Yine tanık olduğum kimi meslek odası üyelerinden birçok kez; “.. o kadar sayıda üyenin noter başvurusunun maddi karşılığı bulunmaz ve kurulum gerçekleşmez..” diye de işittim. Her ilde birden çok baro kurulması (liberal baro- solcu baro- sağcı baro- İslamcı baro- vegan baro vs) meslek örgütlerinin dayanışması bağlamında bir kez bile meslek birliğimizce değerlendirilmedi. Bunu çok yadırgadım. Birden çok baro demek iktidar yanlı baroların kayırılması anlamını taşır; bizim odalarımız ve birliğimizde de böyle bir bölünme olmasın diye en azından bu konuda bir değerlendirme yapabilirdi. Yapmadılar…

Yine sendika başkanlarının saraydaki bir toplantısından çekilen bir fotoğraf karesi de belleklerdeki yerini aldı. Konu kıdem tazminatı. Yüzlerce meslektaşımızın maaşlı olarak çalıştığı gerçeği göz ardı edildi ve odalarımız veya birliğimizden bir kişi bile bir açıklamada bulunmadı. Kendim de yıllarca maaşlı çalışan ve hakları kısmen gasp edilen bir rehber olarak kıdem tazminatı düzenlemesinin meslektaşlarımızın aleyhine olacağının ifade edilmesinin fevkalade gerekli olduğunu düşünüyorum. Seyahat acentelerinden emekli bile olmuş meslektaşlarımız varken halen çalışan meslektaşlarının en önemli teminatı konusu nasıl pas geçilir anlaşılır değil. Ne bir ses ne bir nefes…

Günümüzün en can alıcı gündemi ise Ayasofya’nın ibadete açılması konusu oldu. Ankara Odası hariç (Ayasaofya açıklamasından ötürü tüm Yönetim Kurulunu ve Başkanımızı kutluyorum) diğer tüm odaların ve birliğin sessiz kalmalarını ise rehber kamuoyu açısından kabul edemiyorum. Zira bu dünyamız üzerindeki en müstesna müzelerimizin başında gelen bir yapı hakkında meslek kuruluşunun bir görüşünün olmaması mümkün müdür? Çok fazla ayrıntıya girmeden Ayasofya Müzesinin hepimizin hayatında, kazancında, eğitiminde hakkı var arkadaşlar. Yıllarca yapılan anlatımlar, yazılan yayınlar, kitaplarla faydasını cebine koy; müzenin ibadete açılması konusunda ise tek kelime etme..

Kendi adıma benim meslek odam veya benim birliğim diye sahiplenmem gereken bir kurumun davranışı bu olamaz. Temsil istiyoruz… Bizi temsil etmenizi istiyoruz bu kadar basit... Hizmete gönüllü olundu bundan kaçılmaz. Müspet veya menfi bir açıklama yapılmamış olmasını içime sindiremiyorum. Ayasofya konusunda yoksan; hiç yoksun demektir…Vebal taşınacak haberiniz olsun…  

Siyasal iktidar ile ilişkilerini zedelememe; onlarla farklı görüşlere sahip olmama adına “sessizlik politikası” tercih edilmiş gibi görünüyor. Bunu bir politik tercih olarak okuyabiliriz.  Ya da yöneticilerimiz korkuyor. Korku son derece insani bir durumdur. Ancak oda ve birlik yöneticilerinin korkması temsil ilişkisini zedeler ve mümkün değildir. Zira işleri bizleri; tüm rehberleri temsil etmektir. Korkarak bizleri nasıl temsil edebilirler? Ben böyle bir temsil ilişkisini kabul etmiyorum.

Son dönemlerde bir de biz meslek birliğiyiz; bizim muhatabımız meslek odalarıdır, rehberler değil diye de bir üslup tutturulmuş. Tipik bir bürokratlaşma ve seçkincilik belirtisi… Asiller biziz sizler vekilsiniz; lütfen unutmayın ve insanları rehber örgütlerinden nefret ettirmeyin. Meslek örgütleri çok değerlidir. Onları daha da değerli kılan yöneticileridr...


Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...