Dünyamız yaklaşık her 100 yılda bir kitlesel hatta küresel
salgın hastalık saldırısına uğruyor. 2020 yılında yaşayanlar olarak bizler en
son saldırının kurbanları ol(duk)/maktayız. En fazla insan ölümüne sebep olan
Veba, Kolera veya İspanyol Gribi gibi salgın hastalıklar tıp biliminin henüz
çok gelişmediği asırlarda yüz milyonlarca insanı öldürebilirken; tıp biliminin
gelişiminden sonraki hastalıkların insanoğlunun bakteri-virüs bilgisinin ve aşı
biliminin gelişmesinden sonra virüslerin dirençlerini artmıştır. 2020 yılında
yolumuza çıkan virüs için ise henüz kesin bir aşı geliştirilmemiş durumda.
Ülkemizin salgın sonrası durumu henüz sayısal sonuçlarına
dökülmemiş olsa bile şimdiden Türkiye’nin Corona sonrasında beklenen çok
boyutlu sorunlarının olacağı apaçık ortadadır. Herhangi bir şekilde maddiyatla
ölçülemeyecek olan can kayıplarını bir tarafa koyacak olursak; ekonomik temelli
olacak olan iş-aş ve gelecek kaygısı ülkemizin en önemli gündem maddesi olacak
gibi görünüyor. Bir de olayın uluslararası boyutu var ki o da doğal olarak
ülkemizi etkileyecek.
Tüm sektörlerde işler durma noktasına geldi. Bunun acı
ekonomik sonuçları en çok çalışma zorunluluğu bulunan kesimleri etkileyecek. Bu
kesimdeki insanlar içinde bulunduğumuz; evde kal ama işine de git açmazında bir
de hastalanma riski taşımaktadırlar.
Bu son salgından
sonra dünyanın eski dünya olmayacağı bile tartışılırken garip bir habere
rastladım. Haberin öznesi turizm alanında salgın krizinin zararlarının giderilmesi
için bir kampanya başlatan bir Mail grubu veya Sosyal Medya Platformu üyelerini
kapsıyordu. Kampanya dahilinde platform üyeleri yurttaşlık hakları olan dilekçe
haklarını kullanarak devletten; (cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklar) maddeler halinde
seyahat acentelerine çeşitli destekler talep ediyorlardı. Haklarıdır. Böylesi
zor zamanlarda kendi meslek gruplarını düşünmelerini yadırganamaz. Ne de olsa
olmak-olmamak/ hayat-memat meselesi var.
Seyahat acenteleri zor durumda zira vatandaşlarımızın
moralleri bozuldu. Buna bağlı olarak erken rezervasyon dönemindeki tur
ödemelerinin iadelerini istiyorlar. Bu başlı başına devasa bir sorun gibi
duruyor. Seyahat acentelerinin kira masrafları, vergi ve stopaj ödemeleri,
personel maaşları ve genel giderleri şu andaki piyasa koşullarında gerçekten
ödenmesi mümkün olmayan; maddi kaynakları sınırlı olanlarının kesin bir şekilde
batmalarına sebebiyet verebilecek koşulları oluşturuyor.
Taleplerini sıralamışken son sıradaki taleplerini okuyunca
ne diyeceğimi şaşırdım. Tekrar okudum acaba doğru mu anladım diye hatta üçüncü
kez okudum. İnanamadım. Konu turist rehberleri. Seyahat acenteleri ile turist
rehberleri paket turizmin olmazsa olmazı iki meslek grubu. Aralarında yasalarla
belirlenmiş bir iş sözleşmesi ilişkisi var. Turist rehberliği mesleğinin kendi
mesleki kodları, yasası, etik kuralları, meslek kuruluşları ve yukarıda seyahat
acentelerinin yaşadığı mağduriyeti kendi meselesi gibi gören büyük bir rehber
kitlesi de mevcut. Söz konusu kampanyada
bu mail grubu/Sosyal Medya grubunun devletten talebi ise; rehberlik sınavının
rehber meslek kuruluşlarından alınarak acentelere verilmesi şeklinde
özetlenebilir. Yani şu hayat/memat meselesi söz konusu olan dönemde bir grup
seyahat acentesi sahibi veya yetkilisinin oluşturduğu topluluk; rehberlerin
üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. Hatta rehberlik mesleğinin en önemli
meselesi olan rehber yetiştirme yetkisini ele geçirerek yasası bulunan
rehberlerin kazanımlarını yok etmeyi bakandan talep ediyorlar. Turizmin ne
zaman tekrar açılacağı belirsiz, en iyi ihtimal ile Haziran-Temmuz telaffuz
ediliyorken zamanlamaya bakar mısınız? Söylenecek akla-mantığa- saygıya dair
tek bir sözcük var mı? Bence yok... Pes…
Daha da önemlisi tüm rehberlerin kulağına küpe olacak tek
çıkarım mevcut.
Sermaye ile emek ancak bu kadar uyuşabilir/uzlaşabilir. Kendinizi
turizm paydaşı olarak aynı gemide hissetseniz de ne bir mesleki yeterliliğe ne
de başka bir yetenek gerektiren; sadece kuruluş ücreti gerektiren bir sermaye
örgütü olan Türsab üyelerinin ne yazık ki bir kesimi sizi onların birer “uşağı”
yapmaya niyetli. Rehber yetiştirme yetkisini ele alarak rehber enflasyonu
yaratarak "kutsal" tur maliyetlerini aşağı çekecekler ve yasal olarak bize bir de
ayar verecekler. Yevmiyeleri akıllarınca kendileri belirleyecek…
Rehberler emek paydaşıdır. Öyle de kalacaktır.
Emekle sermaye bir olmamıştır ve de olamayacaktır…
Tüm meslek büyüklerimize ve örgütlerimize saygılarımla arz
ederim…
NOT: Salda ve Kanal İstanbul ihaleleri ne kadar zamanlama
açısından uygunsa bu talebi (içeriği saçma sapan olsa bile) şu anda dile
getirmek de en az o kadar uygundur…