27 Mart 2020 Cuma

Aynı Gemide Miyiz?


Dünyamız yaklaşık her 100 yılda bir kitlesel hatta küresel salgın hastalık saldırısına uğruyor. 2020 yılında yaşayanlar olarak bizler en son saldırının kurbanları ol(duk)/maktayız. En fazla insan ölümüne sebep olan Veba, Kolera veya İspanyol Gribi gibi salgın hastalıklar tıp biliminin henüz çok gelişmediği asırlarda yüz milyonlarca insanı öldürebilirken; tıp biliminin gelişiminden sonraki hastalıkların insanoğlunun bakteri-virüs bilgisinin ve aşı biliminin gelişmesinden sonra virüslerin dirençlerini artmıştır. 2020 yılında yolumuza çıkan virüs için ise henüz kesin bir aşı geliştirilmemiş durumda.
Ülkemizin salgın sonrası durumu henüz sayısal sonuçlarına dökülmemiş olsa bile şimdiden Türkiye’nin Corona sonrasında beklenen çok boyutlu sorunlarının olacağı apaçık ortadadır. Herhangi bir şekilde maddiyatla ölçülemeyecek olan can kayıplarını bir tarafa koyacak olursak; ekonomik temelli olacak olan iş-aş ve gelecek kaygısı ülkemizin en önemli gündem maddesi olacak gibi görünüyor. Bir de olayın uluslararası boyutu var ki o da doğal olarak ülkemizi etkileyecek.
Tüm sektörlerde işler durma noktasına geldi. Bunun acı ekonomik sonuçları en çok çalışma zorunluluğu bulunan kesimleri etkileyecek. Bu kesimdeki insanlar içinde bulunduğumuz; evde kal ama işine de git açmazında bir de hastalanma riski taşımaktadırlar.
 Bu son salgından sonra dünyanın eski dünya olmayacağı bile tartışılırken garip bir habere rastladım. Haberin öznesi turizm alanında salgın krizinin zararlarının giderilmesi için bir kampanya başlatan bir Mail grubu veya Sosyal Medya Platformu üyelerini kapsıyordu. Kampanya dahilinde platform üyeleri yurttaşlık hakları olan dilekçe haklarını kullanarak devletten; (cumhurbaşkanlığı ve bakanlıklar) maddeler halinde seyahat acentelerine çeşitli destekler talep ediyorlardı. Haklarıdır. Böylesi zor zamanlarda kendi meslek gruplarını düşünmelerini yadırganamaz. Ne de olsa olmak-olmamak/ hayat-memat meselesi var.
Seyahat acenteleri zor durumda zira vatandaşlarımızın moralleri bozuldu. Buna bağlı olarak erken rezervasyon dönemindeki tur ödemelerinin iadelerini istiyorlar. Bu başlı başına devasa bir sorun gibi duruyor. Seyahat acentelerinin kira masrafları, vergi ve stopaj ödemeleri, personel maaşları ve genel giderleri şu andaki piyasa koşullarında gerçekten ödenmesi mümkün olmayan; maddi kaynakları sınırlı olanlarının kesin bir şekilde batmalarına sebebiyet verebilecek koşulları oluşturuyor.
Taleplerini sıralamışken son sıradaki taleplerini okuyunca ne diyeceğimi şaşırdım. Tekrar okudum acaba doğru mu anladım diye hatta üçüncü kez okudum. İnanamadım. Konu turist rehberleri. Seyahat acenteleri ile turist rehberleri paket turizmin olmazsa olmazı iki meslek grubu. Aralarında yasalarla belirlenmiş bir iş sözleşmesi ilişkisi var. Turist rehberliği mesleğinin kendi mesleki kodları, yasası, etik kuralları, meslek kuruluşları ve yukarıda seyahat acentelerinin yaşadığı mağduriyeti kendi meselesi gibi gören büyük bir rehber kitlesi de mevcut.  Söz konusu kampanyada bu mail grubu/Sosyal Medya grubunun devletten talebi ise; rehberlik sınavının rehber meslek kuruluşlarından alınarak acentelere verilmesi şeklinde özetlenebilir. Yani şu hayat/memat meselesi söz konusu olan dönemde bir grup seyahat acentesi sahibi veya yetkilisinin oluşturduğu topluluk; rehberlerin üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor. Hatta rehberlik mesleğinin en önemli meselesi olan rehber yetiştirme yetkisini ele geçirerek yasası bulunan rehberlerin kazanımlarını yok etmeyi bakandan talep ediyorlar. Turizmin ne zaman tekrar açılacağı belirsiz, en iyi ihtimal ile Haziran-Temmuz telaffuz ediliyorken zamanlamaya bakar mısınız? Söylenecek akla-mantığa- saygıya dair tek bir sözcük var mı? Bence yok... Pes…
Daha da önemlisi tüm rehberlerin kulağına küpe olacak tek çıkarım mevcut.
Sermaye ile emek ancak bu kadar uyuşabilir/uzlaşabilir. Kendinizi turizm paydaşı olarak aynı gemide hissetseniz de ne bir mesleki yeterliliğe ne de başka bir yetenek gerektiren; sadece kuruluş ücreti gerektiren bir sermaye örgütü olan Türsab üyelerinin ne yazık ki bir kesimi sizi onların birer “uşağı” yapmaya niyetli. Rehber yetiştirme yetkisini ele alarak rehber enflasyonu yaratarak "kutsal" tur maliyetlerini aşağı çekecekler ve yasal olarak bize bir de ayar verecekler. Yevmiyeleri akıllarınca kendileri belirleyecek…
Rehberler emek paydaşıdır. Öyle de kalacaktır.
Emekle sermaye bir olmamıştır ve de olamayacaktır…
Tüm meslek büyüklerimize ve örgütlerimize saygılarımla arz ederim…
NOT: Salda ve Kanal İstanbul ihaleleri ne kadar zamanlama açısından uygunsa bu talebi (içeriği saçma sapan olsa bile) şu anda dile getirmek de en az o kadar uygundur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...