29 Ağustos 2014 Cuma

Hanutçu Şiddeti Mi O Da Ne?

Mesleğimizin en zayıf yönü sanırım dayanışma eksikliği olarak değerlendirilebilir. Meslek sorunları, meslek yasası, sözleşme zorunluluğu vs bir çok konuda birbirimizi "kollama", birbirimize "sahip çıkma" veya birbirimizi desteklemek ülküsünden gerçekten de yoksunuz. Tüm sayılan bu konuların yanında bir de son dönemde ayyuka çıkan ve yıllardır çözülememiş olan Sultanahmet camii ve meydanının hanutçuluk ve şiddet sorunu var ki; artık bir şeyler yazmak zorunlu hale geldi. Meslektaşlarımız camii sırasında efendice sıranın gruplarına gelmelerini beklerken yetkisiz-kaçak ve kaba-saba tavırlı kişilerin sıralarını ellerinden almalarına karşı gelirse meydan dayağı yiyor ve çaresizlik içinde yetkililerden çözüm bekliyorlar.Ya da hiç seslerini çıkarmıyorlar ve hayat olağan akışına devam ediyor ve sorun çözülmüş oluyor (o an için).

Kayıtsız kalabilenlerin kabalığı-zorbalığı- kural tanımazlığı kabullenmeleri durumunda kimseciklere bir şeyler olmuyor. Ancak kayıtsız kalanların tavrını beğenmeyen ve müdahale etme gereği duyan meslektaşların da yeterince hanutçu şiddetine maruz kaldıklarına tanık olduk.

Aynı çoklukta da 8-10 grubun rehberinin, gruplarının önünde söz konusu hanutçu-rehber diyaloğuna tanık olurken sus-pus kaldıklarına da tanık olduk. Hiç kimseden kahramanlık yapmasını beklemeyiz.Ancak sözlü dahi olsa orada müdahil olsalar bu tür vakalar ciddi anlamda azalır.Rehber milletinin kendi içindeki "sahipsizliği" veya kendi meslektaşları tarafından dahi sahiplenilmemesi durumu "hanutçu" tayfasını bir kat daha cesaretlendirmektedir.

Sözel olarak da olsa edilecek bir kaç aklı başında söz söylemek için kimsenin 5.Dan Kung-Fu veya Karate eğitimi almış olmasına gerek de yok. Birazcık birbirimize değer vermekle, empati yapmakla ve en önemlisi bir "camianın" mensubu olduğumuzun bilincinin gelişmesi gerekiyor. Gelişsin ki uğradığımız tüm hak kayıplarına , hukuksuzluklara, ödenmeyen yevmiyelere, keyfi acenta uygulamalarına karşı koyabilmenin gücünü bulalım.

Yetkililerin işlerini yapmalarını beklemek de bir çözüm yoludur.Ancak yıllardır çözülememiş ve sürüyle dedikoduya sebep olan ilişkiler yumağı içinde hanutçu-dükkancı-zabıta vs yani kim kimin yanında olduğu çözülebilmiş değil. Yine naif bir duruşla bu tür kabalıklardan yana olmadığımızı söyleyerek "...efendim meslek odaları veya birlik veya bakanlık veya emniyet vs..." gibi bir çok kurumu işaret eden rehber meslektaşların öncelikle meslektaşlık kavramını irdelemeleri gerekiyor.Meslektaşlık sadece aynı mesleği icra eden kişileri ifade etmez; aynı zamanda aynı mesleğin layıkıyla sürdürülebilmesi için düşünce ve eylem birliği içinde olan insan topluluğunun ifade eder. Bu topluluk nitelikli bir topluluktur. İşini-aşını-geleceğini düşünen ve o nispette ortak mesleki haklarını geliştirmek için dayanışma güdüsünü ön plana çıkarabilen bir topluluktur.

Derseniz ki "..bizim kaba-saba insanlarla işimiz olmaz.." o zaman siz de susun... Alsınlar sıranızı...Siz gruplarınız önünde aman ha rencide olmayın..
Bakmayın... Meslektaşlarınızın darp edilmesini, dövülmesini görmeyin....Duymayın.......
Meslektaşlarınıza (kadın/erkek) edilen ağza alınmayacak küfürleri duymayın.... Hatta rotanızı değiştirin... Sultanahmet camii'ni hanutçulara teslim edin...Programlardan çıkarın.... Ne olacak ki?

Sanki birilerinin "...sizler ne işe yararsınız?.." dediğinizi duyar gibiyim.Ben şahsen sırasını almaya çalışan hanutçulara müdahale ederken korkabilirim ama meslektaşımı asla bu orman kaçkınlarına sus-pus şekilde teslim etmem...Müdahale etmeyenlerin de tıpkı saldırıda bulunan "hanutçular" gibi teşhir edilmesinden yanayım hatta... Bu davranışın meslek etik ilkelerine de aykırı olduğunu düşünüyorum...


Birbirimiz rakip değil de meslektaş olarak gördüğümüz gün; sorunlarımızı "öz gücümüzle" çözebileceğimiz gündür.



Hanutçu Şiddeti Mi O Da Ne?

Mesleğimizin en zayıf yönü sanırım dayanışma eksikliği olarak değerlendirilebilir. Meslek sorunları, meslek yasası, sözleşme zorunluluğu vs bir çok konuda birbirimizi "kollama", birbirimize "sahip çıkma" veya birbirimizi desteklemek ülküsünden gerçekten de yoksunuz. Tüm sayılan bu konuların yanında bir de son dönemde ayyuka çıkan ve yıllardır çözülememiş olan Sultanahmet camii ve meydanının hanutçuluk ve şiddet sorunu var ki; artık bir şeyler yazmak zorunlu hale geldi. Meslektaşlarımız camii sırasında efendice sıranın gruplarına gelmelerini beklerken yetkisiz-kaçak ve kaba-saba tavırlı kişilerin sıralarını ellerinden almalarına karşı gelirse meydan dayağı yiyor ve çaresizlik içinde yetkililerden çözüm bekliyorlar.Ya da hiç seslerini çıkarmıyorlar ve hayat olağan akışına devam ediyor ve sorun çözülmüş oluyor (o an için).

Kayıtsız kalabilenlerin kabalığı-zorbalığı- kural tanımazlığı kabullenmeleri durumunda kimseciklere bir şeyler olmuyor. Ancak kayıtsız kalanların tavrını beğenmeyen ve müdahale etme gereği duyan meslektaşların da yeterince hanutçu şiddetine maruz kaldıklarına tanık olduk.

Aynı çoklukta da 8-10 grubun rehberinin, gruplarının önünde söz konusu hanutçu-rehber diyaloğuna tanık olurken sus-pus kaldıklarına da tanık olduk. Hiç kimseden kahramanlık yapmasını beklemeyiz.Ancak sözlü dahi olsa orada müdahil olsalar bu tür vakalar ciddi anlamda azalır.Rehber milletinin kendi içindeki "sahipsizliği" veya kendi meslektaşları tarafından dahi sahiplenilmemesi durumu "hanutçu" tayfasını bir kat daha cesaretlendirmektedir.

Sözel olarak da olsa edilecek bir kaç aklı başında söz söylemek için kimsenin 5.Dan Kung-Fu veya Karate eğitimi almış olmasına gerek de yok. Birazcık birbirimize değer vermekle, empati yapmakla ve en önemlisi bir "camianın" mensubu olduğumuzun bilincinin gelişmesi gerekiyor. Gelişsin ki uğradığımız tüm hak kayıplarına , hukuksuzluklara, ödenmeyen yevmiyelere, keyfi acenta uygulamalarına karşı koyabilmenin gücünü bulalım.

Yetkililerin işlerini yapmalarını beklemek de bir çözüm yoludur.Ancak yıllardır çözülememiş ve sürüyle dedikoduya sebep olan ilişkiler yumağı içinde hanutçu-dükkancı-zabıta vs yani kim kimin yanında olduğu çözülebilmiş değil. Yine naif bir duruşla bu tür kabalıklardan yana olmadığımızı söyleyerek "...efendim meslek odaları veya birlik veya bakanlık veya emniyet vs..." gibi bir çok kurumu işaret eden rehber meslektaşların öncelikle meslektaşlık kavramını irdelemeleri gerekiyor.Meslektaşlık sadece aynı mesleği icra eden kişileri ifade etmez; aynı zamanda aynı mesleğin layıkıyla sürdülebilmesi için düşünce ve eylem birliği içinde olan insan topluluğunun ifade eder. Bu topluluk nitelikli bir topluluktur. İşini-aşını-geleceğini düşünen ve o nispette ortak mesleki haklarını geliştirmek için dayanışma güdüsünü ön plana çıkarabilen bir topluluktur.

Derseniz ki "..bizim kaba-saba insanlarla işimiz olmaz.." o zaman siz de susun... Alsınlar sıranızı...Siz gruplarınız önünde aman ha rencide olmayın..
Bakmayın... Meslektaşlarınızın darp edilmesini, dövülmesini görmeyin....Duymayın.......
Meslektaşlarınıza (kadın/erkek) edilen ağza alınmayacak küfürleri duymayın.... Hatta rotanızı değiştirin... Sultanahmet camii'ni hanutçulara teslim edin...Programlardan çıkarın.... Ne olacak ki?

Sanki birilerinin "...sizler ne işe yarasınız?.." dediğinizi duyar gibiyim.Ben şahsen sırasını almaya çalışan hanutçulara müdahale ederken korkabilirim ama meslektaşımı asla bu orman kaçkınlarına sus-pus şekilde teslim etmem...Müdahale etmeyenlerin de tıpkı saldırıda bulunan "hanutçular" gibi teşhir edilmesinden yanayım hatta... Bu davranışın meslek etik ilkelerine de aykırı olduğunu düşünüyorum...


Birbirimiz rakip değil de meslektaş olarak gördüğümüz gün; sorunlarımızı "özgücümüzle" çözebileceğimiz gündür.



Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...