Değerli meslektaşlarım;
sezonun sancılı geçmesini beklediğimiz bugünlerde hükümetin turizm
çalışanlarına yönelik olarak yapılması açıklanan destek paketlerini beklerken; terör
belasının bitmesini ve ülke güvenlik algısının ve gerçekliğinin uluslararası arenada
düzelmesini istiyoruz. Bunları destekleyen kampanyaların sonuçlarını
bekleyeceğiz gibi görünüyor. Bu bekleme fiilinin çok uzun sürmemesini hepimiz
adına diliyorum. Bekleme süresini değerlendirme biçimimiz ise tamamen bizim
tercihimiz olacaktır. Benim naçizane önerim biraz meslek olarak kendimizle
ilgili değerlendirme yapmamızdır. Bunu çok gerekli görüyorum. Yani nereden
nereye geldik? Neleri doğru, neleri yanlış yaptık? Eleştirel bir yaklaşımla
aslında biraz da mesleğimizin toplum ve devlet nezdindeki yerine ilişkin tespit
ve görüşlerimizi kendimizi geliştirme adına dile getirerek bol bol konuşmalı,
kararlar almalı ve tedbirler geliştirmeliyiz diye düşünüyorum.
Müsaadenizle mesleğin genel algısıyla başlamak
istiyorum. Bildiğiniz üzere mesleğimiz turizm fiilindeki “dinlenme-eğlenme”
unsurunun baskın olmasından dolayı “icrası”
hep eğlenceli olan ve “gezme” fiili ile birleştirilerek; büyük emek ve özveri
gerektirmediği önyargısının devamlı “ithamı” altında algılanır. Yani aslında
yapılan işten çok eğlencedir ve hele ki turistlerle “deniz-plaj-otellerde”
hoşça vakit geçirme olarak hafife alınmaktadır. Bu genel algının değiştirilmesi
turizmin karakterinin değiştirilmesi mümkün olmayacağına göre birazcık
meslektaşlarımızın mesleği mesleğin gerçekleri ölçüsünde anlatması ile bir
ölçüde değişebilir.
Yukarıdaki mesleğin
işten ziyade eğlence olarak algılanmasına paralel olarak mesleği icra edenlerin
bu “kolay” işten “kolayca” da para kazandıkları algısı elbette mesleğimizin üzerine
çökmüş olumsuz bir gölge olarak kaldı. Dürüst olmak gerekirse mesleğimizin “kolay
para” kazanmaya uygun kısmı genel algıdan çok
meslektaşlarımız tarafından yıllar içinde hoyratça kullanıldı. Öyle hoyratça ki
“turist rehberi” kavramını arama motorunda aradığımızda bile “kolay para” –“
yan gelirler” vs gibi konular mesleğin profesyonel kısmını örtmeye hep yeterli
olacak şekilde ifade edilmektedir. Bu kanı o kadar yaygındır ki günümüzde
mesleki haklarımızın talebine karşılık olarak bu “yan” gelirler belirleyici
olmaya devam etmektedir. Peki bu durum sürdürülebilir midir? ( Sanırım bu başka
bir yazı konusu olacak çapta bir tartışmadır.)
Peki; mesleği icra eden
rehberler olarak devlet nezdindeki algımız yukarıda bahsi geçen ön yargıları
barındırıyor mu diye soracak olursanız; bu konunun da istenilen-özlenen düzeyde
olmadığını maalesef söylemek durumundayım. Burada biraz da turizm
yatırımcılarının ve seyahat acentelerinin etkilerinin olduğunu söylemek mümkün.
Her ne kadar müşteri memnuniyeti ve turistik mal ve hizmet pazarlamasında
rehberlerin etkin rolü ve başarısının farkında olan yatırımcı ve acentecimiz olsa
da; azınlıkta olduklarını üzülerek söylemek durumundayım.
Mesleki saygınlığımızın
toplum ve devlet nezdinde meslek gerçeklerine uygun ve kabul edilebilir düzeye
gelmesi, ancak ve ancak rehberlerin bireysel veya örgütsel davranışları ve fiilleriyle
mümkün olacaktır. Burada herkese ödevler yüklenmiştir. Öncelikle rehber
meslektaşların toplumun önemsediği, gerekli gördüğü ve sahipleneceği
davranışlar içinde olmaları gerekir. Bu da mesleğin toplum ve turizm
sorumluluğu bilinciyle ifa edilmesi vasıtasıyla mümkün olacaktır. Bu
sorumluluğu uzaklarda aramak yersizdir. Nitekim 1999 yılında ülkemizin de kabul
ettiği Dünya Turizm Örgütünün turizmin Küresel Etik ilkeleri belgesindeki “Sürdürülebilir
Turizm” ilkesinin alt başlığı olarak ifade edilen “sorumlu turizm” ilkesinin benimsenmesi; bu davranışları tüm
meslektaşlarımızca içselleştirilir ve davranış haline gelirse kısa sürede yol
almak mümkün olur. Rehber örgütlerinin ise sosyal sorumluluk ve kamu yararı
amaçlayan projelere tüm güçleriyle asılması yöntemiyle devlet nezdindeki yeri
de sağlamlaşır.
Sorumlu
turizm ilkesinin gereği olarak turist rehberinin bireysel olarak özellikle
dikkat etmesi gereken bazı hususları şöyle sıralayabiliriz.
Sorumlu
Turist Rehberi, doğal ve yöresel yemekleri tercih ve tavsiye etmelidir.
Sorumlu Turist Rehberi,
doğayı korumalı ve turistlerin de korumasına dikkat etmelidir.
Sorumlu Turist Rehberi,
turistlerin ihtiyacını yerel ürün ve hizmetlerden karşılanmasına katkıda bulunmalı,
yerel ekonomiye destek olmalıdır.
Sorumlu Turist Rehberi,
Turistlerin kültürel varlıklara, inançlara, insanlara ve geleneklere saygılı
olmasına dikkat etmelidir.
Sorumlu Turist Rehberi,
Turistlerin yöre halkının beklenti ve değer yargılarına saygılı olmasına dikkat
etmelidir.
Sorumlu turist rehberinin
kişisel çıkarı ile turizm sektörünün genel çıkarları arasındaki tercihini; uzun
vadede turizmin gelişmesi yönünde kullanmasının gereği sanırım herkesin
üzerinde kafa yorması gereken önemli bir noktasını oluşturmaktadır.
Yukarıda sayılan “sorumlu
turizm” çerçevesinin acentelerimizce de içselleştirilmesini diler; bu yazının
yeni tartışmalara vesile olmasını dilerim…
Not: Biçen abimiz göçtü…
Rehberlik mesleğinin “Can Yücel” ini kaybettik… Yolu ışık olsun…