Değerli meslektaşlarım,
günlerdir sosyal medya mecralarında rehberlik mesleğinin tarihçesi üzerine paylaşımlar yapıldı. Anlatılmak istenen rehberlik mesleğinin; kendi meslek yasası 2012 tarihli olsa da konu hakkındaki düzenlemenin çok daha eski olduğunu vurgulamaktı.
Mesleğimizin çok eski düzenlemelerde yer almasının dile getirilmesindeki gereklilik ise seyahat acentelerinin bir platformunda yayınlanan " Acente yoksa Rehber de Yoktur" başlıklı yazı oluşturdu.
Belli ki meslektaşlar arasında oluşan infialeden sonra rehber camiasının acente camiasına "siz yokken biz vardık" tezini dile getirilmesi gerekli görülmüş. Şimdi ise aynı acente platformunda rehber kökenli bir acenteci arkadaş yine aynı mevzuyu (Türkçe Rehberlik Meselesi) doğrulamak amacıyla yine bir yazı yazmış ve sanırım bu yazışmalar böyle sürüp gidecek.
Kişisel olarak "buaralar eskiden hep bostandı" veya "biz sizden eskiyiz" veya "biz daha iyiz/kötüyüz" vs gibi tartışmaların kimseye bir faydası yoktur.
Benim gözlemlediğim farklı bir nokta var;
aynı acenteler platformu pandemi başında turizm bakanlığına acentelerin sorunları başlıklı bir dilekçede birçok başlık yanında bir de "Türkçe Rehberlik" talebini de dile getirmişti. Sadece orada değil Acentelerin gerek platformları gerekse de birliği her fırsatta "Türkçe Rehberlik " talebinde bulunuyor. Aynı konunun "Yeni Türsab Yasasında" (sanırım kadük oldu) yer aldığını çok kez işittim, yine "Turizm Çatı Yasasında" da aynı talep yineleniyor ve bunun dışında ikili görüşmelerde aynı talep onlarca kez ve sürekli olarak rehberlik meslek kuruluşlarından başka tüm mecralarda (özellikle bakanlık koridorlarında) dile getiriliyor.
Arkadaşlar;
biz yasası ve kurumları bulunan kendi mevcudu 11-12000 dolaylarında eş ve çocukları ile en az 50000 kişilik bir topluluğuz. Seyahat Acenteleri Birliğinin yasal meşru seçilmiş organ temsilcileri her uygar ülkede olduğu gibi (böyle bir meşru talep varsa eğer) bunu dile getirmekten, rehber meslek kuruluşları ile istişare ve görüşme yeteneğine sahip değil mi de; sosyal medya platformlarını aracı olarak kullanıyor? Bahsettikleri bizim meslek alanımız. Yani ekmeğimizi, aşımızı kazandığımız, çocuklarımızı okuttuğumuz, ailelerimizi geçindirdiğimiz mesleğimizin uygulama alanı. Bu alanı doğrudan etkileyecek bir yasal değişikliği bizi muhattap almadan, danışmadan aracılarla dillendirilmesini etik bulmuyorum.
Kendi konumsal durumlarını ve sermaye gücünü rehberlere karşı sopa gibi kullanmaya kimin hakkı vardır ? (How dare you? Greta Thunberg)
Acenteler birliği eğer tek sorunları rehberlik ücretleri ise bunu açıkça söyleyebilmesi gerekir. Gerçekten küçük gruplarda bu ücret yüksek geliyorsa (ki gelebilir) bu konuda istişare ve ortak çözüm iradesi gösterecek rehberli meslek kuruluşları ile görüşme niyet ve iradesine sahip değil mi? Rehberlik camiasının meşru seçilmiş yöneticileriyle uygar insanlar gibi görüşmek neden bir opsiyon sayılmıyor da rehber camiasına sürekli yasal düzlemlerini geçersiz hale getirebilecek bir tehdit mekanizması kullanarak konuyu direkt bakanlığa götürmek istiyor? Artk sürekli; biz işimizi bakanlık kulislerinde hallederiz veya "para bizde eğitim sorulmaz" diyen arkadaşların bizi sürekli bu etik dışı tutumlarıyla tehdit etmesi bıkkınlık getirdi.
Yasal süreçler belli, kanun teklifiniz varsa paylaşınız konuşalım ama "rehber camiasına rağmen" bakanlık koridorunda birebir kulis ile işini kotarmaya çalışmak kurumsal bir davranış değildir. Tabii genelleme yapamayız eminim ki pekçok acenteci arkadaşlarımız da böyle bir duruma düşürülmekten rahatsızdır.
Yasal kurumlarımız varsa birbirlerini görmezden gelme/ yok sayma veya tehdit etme hakkımız yoktur. Tüm kurumlar yetkilerini yasalardan alır ve yasalar sonuçta "millet iradesinin" tezahürüdür. Bunu kabullenmemek hukuku yok saymaktır. Hukuku yok saymak devleti yok saymaktır.
"Türkçe rehberlik " kurumunu hiç tartışmayacağım; ama biliyoruz ki bu sözümona talepleri bu hamle ile sınırlı değil. Hatta anadolu turlarında da rehber zorunluluğu kalksın istiyor arkadaşlar. Her müze kapısında rehberler beklesinler istiyorlar. "Rehberi müze kapısından alalım bakalım işimize" deniliyor.
Bu tutmları değişmeyecekse rehberlik meske kuruluşları yöneticilerimize açık çağrımdır, sizler de Tüm Doğa, Yürüyüş, Trekking Derneklerinin acentesiz tur yapmasını özgürleştirecek yasal düzenleme talebinde bulununuz lütfen. Derneklerin, "Altın gününde buluşan teyzelerin" , okulların da bu özgürlükten mahrum kalmaması gerekir. Havalimanından yolcu alma acentelerin tekelinde olmasın rekabete açık olsun. Bizim meslek yasamızda rehberlerin acentecilik yapması yasak. Bu durumun da değişmesi için talepte bulunalım. Hatta kimseyle görüşmeden; bakanlık koridorlarında kimseyle paylaşılmayan yasa tasarıları ile; bir bir pres ve kulis yaparak...
Sanırım bu çağrımın etik olmadığını düşünenler olacaktır. Acentelere hepimizin ihtiyacı var. Onların etik dışı veya kurumsallıktan uzak davranışlarını taklit etmemek gerekir. Kafa kafaya verip turizmin pandemi süresince veya sonrasında nasıl toparlanacağını konuşmalıyız. Konuşabilmeliyiz. İki eşit unsur konuşmalı, müzakere etmeli, ortak aklı çalıştırmalı ve meslektaşlarımıza , ülkemize ve topluma faydalı olmalıyız. Birbirimizi düşman görmek çözümlere değil çözümsüzlüğe teslim olmak anlamını taşır.
Konuşalım, Batıya has "duelloya davet edelim rakibimizi" , Şarka has "pusu kurma" kültüründen vazgeçelim.
Sermaye örgütüyüz, biz güçlüyüz, bakanlığı biz etkileriz vs gibi düşünce sahiplerine tekrardan söylüyorum bu tutumunuza son veriniz. Zira siz böyle devam ederseniz emin olunuz ki kısasa kısas devreye girecektir. Bunun da kimseye faydası olmayacaktır.
Sevgilerimle...