24 Temmuz 2011 Pazar

Rehber İzlenimlerine Devam

Türkiye tarihinde "iş almama eylemi" yaparak bir "ilk"e imza atan Almanca Rehberleri olarak kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum.Her şeyden önce bundan önceki rehber jenerasyonlarının aklına gelmeyen veya korkmalarına sebep veren veya ihtiyacı olmayan bir "Rehberlik Duruşu"nun sergilenmiş olması;kendi adıma mesleğime olan borcumu yerine getirmiş olmanın huzurunu veriyor.Tüm eylemlilik sürecinde ise yine müthiş izlenimler oluştu...Bunları anlatmak istiyorum.Şu blogun başında tasnife tabii tuttuğum rehber tipolojisinde daha ziyade "Almancı" rehber olarak tarif ettiğimiz; hani şu öz güven eksikliği ön planda olan ve genel görgü-adab ekseninde kendisinden şüphe duyulan rehber meslektaşlarımızın eyleme daha aktif ,daha içten ve çok cesur sahip çıktığı tespitini yapmak isterim.Buna karşılık "normal" zamanlarda daha iyi eğitimli saydığımız ve öz güven sorunundan ziyade fazlası olan ve adab-ı muaşeret kurallarına riayet eden mektepli kıymetli meslektaşlarımızın ise daha çekinik, daha yüzeysel ve son derece "anonim" olarak desteklerini sunduklarını da gözlemlemiş bulunuyorum.Şüphesiz istisnalar mevcuttur ama genel görünüm ne yazık ki böyle oluştu.Bu ayrımın en çok dışa vurulduğu yer ise bugünlerin moda deyimi olan "sosyal medya" platformları oldu.Paylaşımlarında coşkulu ve açık seçik fikirlerini ve eleştirilerini dile getirenler olduğu gibi; daha ziyade sessizlikle süreci izlemeyi tercih edenler de oldu.Paylaşımlarında zorunlu olarak il dışında olanlar olduğu gibi; tesadüfen o dönemde ve aniden il dışına çıkanlar oldu,sürekli olarak odaya gelen meslektaşlar birden daha az ve en nihayetinde hiç gelmez oldular.Paylaşımlarında süreci desteklediğini açıkça ifade edenler de olduğu gibi bazen de(sanırım kazaran) "yazlıktaki verandamda çayımı yudumlarken gördüm ki" naifliğinde(!) paylaşımları okurken gülsem mi ağlasam mı bilemedim.Sahada eylemi kovalayan meslek onurunu ayaklar altından kurtarma adına işsizliği, sektörde çalıştırılmama tehditlerini göze alan ve haklı davayı haksız duruma düşürecek fiziki temasların dayatıldığı süreçte soğukkanlılığı elden bırakmayan yiğit ve gencecik çocukları da gözlemledim.Daha önceleri hiç dikkatimizi çekmeyen, varlığından bihaber olduğumuz;kendi dümenimizin daha önemli saydığımız dönemlerde bizi hiç ilgilendirmeyen ama saygıyı pek çok "üstat"dan daha çok hakeden ve "baba rehberlerin" sürekli haksızlıklarının mağduru olmuş gencecik rehber meslektaşlarım.Bu süreçte insanları tanıma fırsatım oldu,onlarla bir yolda yürüyebilmenin olasılığını ve gerekliliğini tartma sebebim oldu.Artık rehber arkadaşlarımızın çalıştığı işlerin verimli veya akademik yapıda olması ;rehber kimliğinin referansını oluşturmamalıdır.Onun yerini gerektiğinde elini taşın altına koyabilecek meslektaşlarımızın kollanılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.Mesleki dayanışmamızı bir yere getireceksek yine bu cesur ve ilkeli-kararlı insanlarla getireceğiz.İyi rehberlik insanı iyi insan yapmıyor.Bence mesleğine sahip çıkan rehberliğin önemli bir referansı olmalıdır.Onların önlerinin açılmasını sağlamakta bizlere düşüyor.Ne dersiniz?...

1 yorum:

  1. Cok güzel sunmussun yine Mehmet cim.Ben o genclerin arasinda da adab-i muaseret kurallarini gayet iyi bilen ve uygulayan ve rehberlikte de sunum ve bilgi acisindan cok iyi olanlarini taniyorum,yazik ki yillarin rehberi olarak bildiklerimiz arasinda sunumu berbat veya bilgisi eksik olan veya yemekte yaninda oturmak istemedigim arkadaslar da oldu.Yani önyargisiz yaklasmak gerekiyor insanlara.
    Senin de su yazilarini pek begendim : )
    Iyi bak kendine..

    YanıtlaSil

Bu Bir Veda Yazısıdır

 Rehber örgütlenmesi süreçlerinde yıllarını geçirmiş bir meslektaşınız olarak mesleki konulardaki son yazımı kaleme almaya karar verdim. ...