Değerli meslektaşlarım,
Neredeyse tüm meslek odalarımızda
seçimler yapıldı ve kimilerinde yeni yönetimler oluştu; kimilerinde önceki
yönetimler seçilerek “güven” tazelendi. Öncelikle tüm kurullara seçilen
meslektaşlarımıza görevlerinde üstün başarılar dilerim. Umarım mesleğimiz hem
yasal bilinirlik, sosyal statü ve hem de haklarımız açısından çok daha ileri
noktalara taşınır.
Seçimlerde ülkemizdeki siyasi ortamdan
çok da farklı gelişmelerin yaşanmadığını tespit etmiş bulunuyorum. Şöyle ki;
seçim ortamlarını bilenler sıkı bir çalışmaya girerek; yasada öngörülen çarşaf
liste sorununu kendi”taraftarlarının eline” bir “anahtar liste” vererek çözmüş
oldular. Bildiğiniz üzre aslında çarşaf listenin mantığı seçmen üyelerin oy
kabininde “hür” irade ile dilediği adaya oy verilmesinin önünü açarken; parçalı
veya çok yönlü yönetim kurullarının oluşması; dolaysıyla yönetim kurullarının
güçsüz olması sorununu beraberinde getirmektedir. Aslında demokratik gibi
görünen bu durumun fiiliyatta uyumsuz yönetim kurullarındaki çatışma olasılığı
tehlikesine karşı “anahtar liste” alınan bir önlem oldu.
Meslek odalarında göreve gelecek
isimlerin belirlenmesinde ise tam anlamıyla (neredeyse tüm odalarda) belirli
bir “arkadaş” çevresinin etkili olduğu görüldü. Bu çevrelerin nasıl oluştuğu
sorusu ise yöreden yöreye değişiklik gösterdi. Kimi “arkadaş çevresi” yasa
yapılmasından önceki dönemin “rehber dernekleri kurucuları ve üyeleri” olabilirken
başka çevrelerde aynı nitelikteki işlerde çalışan ve “iş alabilme” umudunu paylaşan üyelerden
oluşan “arkadaş çevreleri” veya parlak bir akademisyen (muhafazakar söylemi de bilen; Cumhurbaşkanımızın davetine icabet etmenin "farz ve vacip" olduğunu söyleyebilen) etrafında öbeklenen
“rehber dernek üyelerinin” oluşturduğu “arkadaş çevreleri” veya kendilerini
“genç rehber” kategorisinde ve sürekli “genç olmayan rehberlerce” dışlanmış
hisseden “arkadaş çevreleri” olarak sıralayabiliriz. İlk olarak yaşadığımız başka bir olay ise "mütedeyyin arkadaş çevrelerinin" blok oy kullanmaları oldu. Tureb eğitim gezilerinde eğitmen-rehberlik yapan "arkadaş çevreleri" de "genç rehberlerin" blok oy kullanmalarında çok etkili oldu.
Kısaca tüm ülkemizdeki aday belirleme süreçlerinde “arkadaş çevrelerine” eklemlenme en büyük marifet olarak gün yüzüne çıkmış oldu.
Kısaca tüm ülkemizdeki aday belirleme süreçlerinde “arkadaş çevrelerine” eklemlenme en büyük marifet olarak gün yüzüne çıkmış oldu.
Adayların dünya görüşlerinden, ilkelerinden,
yürüteceği oda politikalarından, eğitiminden, görgüsünden, temsil
kabiliyetinden, demokratik süreçlerin başında gelen aday belirleme seçimleri
(ön seçimler) veya temayül
yoklamalarından; adayların hayata karşı, çevreye karşı , emek-sermaye
çelişkisine karşı duruşundan ziyade “o” veya “diğer” “arkadaş çevresine dahil”
olması önemsendi.
Yani genel merkez ataması; ön seçim
mekanizmasına galip geldi.
Değerli meslektaşlarım bu kabil
durumların “o” “arkadaş çevresinin” belirlediği ve yandaşların hiçbir şekilde
sorgulamadan onaylamasının temel bir demokratik yöntem arızasından doğduğunu
belirtmek isterim. Kendisine çok “eğitimli”, “en az bir yabancı dili ana dili
gibi konuşan” ve donanımlı addettiğimiz meslek grubumuzun demokratik
süreçlerini belirlemede ilkeler edinmesi gerektiğine inanıyorum. Bu durumun yazılması
söz konusu olan “İç tüzük” çalışmasında dikkate alınarak; aday olma sürecinin
de özellikle “iş gücü ve istihdam” gibi yetilerini kötüye kullanabilecek kişilerin
ve etik dışı-yevmiyesiz veya meslek onurumuza yakışmayacak çalışma
alışkanlıkları bulunan kişilerin peşinen aday olmasının önüne geçilmesinin de
gerekli olduğuna inanıyorum.
Yöneticilerimizin tüm rehber camiasına
“rol-model” olmak gibi bir ödevleri vardır. Ayrıca aday olma konusunda odaların
tüm adaylara odaların imkanlarını kullanabilmeyi ve kendilerini tanıtma olanakları sunmasının
gerekli olduğunu düşünüyorum. Adayların temel ilkeler ve politikalar
konularında kişisel sunumlarını üyelere ulaştırabilme ve tartışma olanaklarının
sunulması da gerekli olmalıdır.
Ayrıca meslek odası yöneticiliği yapan
meslektaşlarımızın zamanla birer “rehber bürokrata” dönüşme ve iktidarını ne
pahasına olursa olsun muhafaza etme eğiliminin ( her ne kadar 2 dönem kuralı
mevcut olsa da ) tehlikesine dikkat çekmek istiyorum. (Başkanlar için öngörülen 2 dönemden fazla aday olunamayacağı kuralı; yönetim kurulları ve delegeler için öngörülmemiştir.)
“Seçmen” rehberlerimizin ellerine
sıkıştırılan anahtar listeleri hiç sorgulamadan işaretlemeleri sorunsalı ise
sosyolojik tartışmalara açıktır. Grup tanımının;” ..çıkar ve görüş birliğine
sahip topluluk..” olduğu önermesinden yola çıkarak; çıkar kısmının nispeten anlaşılır olduğunu ancak görüş konusuna pek bir veriye ulaşamadığımı bildirmek
isterim.
Bir “gruba” veya “arkadaş çevresine”
veya “falanca şirketten iş alabilen”lere ait olmak; futbol taraftarlığında-ki; o takıma aidiyet sahibi olmaya benzerlik
gösteriyor. En büyük özellikleri “taraf “olmak oluyor. Tıpkı siyasetteki gibi; bu
taraf -diğer taraf geriliminin beslenmesi sonucu herhangi bir farklı içerik
sunumuna gerek duyulmadan konsolide olan gruplar taraftarlaşıyor. Tek tek
konuşulsa fikir beyan edebilecek insanlar topluluğu diğer tarafa üstün gelme
adına kurşun asker gibi hareket edebiliyor. Belki de galibiyet hazzı alıyor.
İlginç bir durum aslında… Ardından kendi tarafından olmayana yabancılaşan
rehber üyeleri ve yöneticileri söylemiyorum bile…
Son olarak da katılım oranlarının
yüzde 25-35 bandında oluştuğu gerçeği aslında seçilenlerin tüm üyelerin ancak dörtte bir veya
üçte bir oranda bir iradenin kendilerine ne denli meşruiyet verdiğini de sorgulamalı; oy veren-vermeyen herkesin temsilcisi olmayı hedeflemelerini gerçeğini unutmamalıdırlar.
Seçime gelmeyenlerin neden gelmediği konusu ayrı bir yazı konusudur.
Seçime gelmeyenlerin neden gelmediği konusu ayrı bir yazı konusudur.
Bundan sonraki seçimli Genel Kurul
süreci üst kurul yani Tureb yönetim kuruluna ilişkin olarak ilerleyecek. Yine odalar
arasında “arkadaş çevrelerinin” koalisyonu ile yeni kurullar oluşacak. Yeni çatı yasası konusunda kapalı kapılar ardındaki anlaşmaları/ uzlaşmaları yine bu "arkadaş çevreleri" belirleyecek...
Hakkımızda hayırlısı…
Hakkımızda hayırlısı…
ACİL NOT: Değerli meslektaşlarım, yeni
Türsab yasasında dedikodulara neden olan gelişmeler oluşacak olursa;
odalarımızın, birliğimizin bir “kriz” senaryosu var mıdır? Yani Tur tanımı değişiyorsa ve “rehberlere
sadece ören yerinde ihtiyaç olacak..” veya “rehberlik fakültelerinden
mezunların yabancı dil sınavına ihtiyacı olmadan Türkçe rehberlik yapabilir..”
gibi düzenlemelerin çıkıyor olması karşısında ne yapacağız? Güven Parkı anıtına
kendimizi mi zincirleyeceğiz? Dava açıp hukuk devleti olmanın gereğini mi
yapacağız? Acil bilgilendirilmeye ihtiyacımız var…
NOT: Bu arada Anro genel kurulu
yapıldı kurullara seçilen tüm arkadaşlarıma üstün başarılar diliyorum. Bendeniz
ise delegeliğe aday olsam da seçilemedim… Bana oy veren tüm meslektaşlarıma
yürekten teşekkür ederim..Artık bir dahaki sefere…